DOLAR 42,7031 0.23%
EURO 50,1678 0.06%
ALTIN 5.901,440,77
BITCOIN 3800937-1,15%
İstanbul

PARÇALI BULUTLU

Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Yıldız ile: Köklerinden Geleceğe Liderlik, Girişimcilik ve Türkiye Ekonomisi
1241 okunma

Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Yıldız ile: Köklerinden Geleceğe Liderlik, Girişimcilik ve Türkiye Ekonomisi

ABONE OL
13/12/2025 23:32
Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Yıldız ile: Köklerinden Geleceğe Liderlik, Girişimcilik ve Türkiye Ekonomisi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Lonca Business Network İş Ağı ve Medya Platformu, Türkiye ekonomisine damgasını vuran ve büyük katkılar sunan köklü kuruluşlardan Sultanlar Holding’in üçüncü kuşak temsilcisi ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mücahit Yıldız’la bir araya geldi. 1945 yılında temelleri atılan geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Türkiye’nin köklü kuruluşlarından Sultanlar Holding, istikrarlı büyümesini ve yenilikçi vizyonunu sürdürüyor. Bu başarının arkasındaki en önemli isimlerden biri, Holding’in üçüncü kuşak temsilcisi ve Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mücahit Yıldız. Sultanlar Holding’in 80. yılında Lonca Business Network Medya Platformu’nun konuğu oldu. 

* Birçok markaya öncülük yapan, birçok markayla dünyada tanınan, bilinen Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Yıldız. LONCA Business Network İş Ağı ve Medya Platformu’na hoşgeldiniz.

Öncelikle nazik davetiniz için şahsım ve Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı adına şükranlarımı sunuyorum. Lonca Medya Platformu bugün gerçekten tüm sektörlerin nabzını tutan çok önemli bir medya organı. Burası vasıtasıyla hem grubumuzu tanıtma hem de sektörlere ait görüşlerimizi burada paylaşma imkanı sağladığınız için sizlere teşekkür ediyoruz.

Ben Mücahit Yıldız, 1965 doğumluyum, Rizeliyim. İlk ve orta tahsilimizi mahalle mektebinde Göksu’da tamamladıktan sonra Kabataş Erkek Lisesi’nde yatılı olarak eğitim hayatımıza devam ettik. Bilahare İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olduk. Bugün 30’a yakın sivil toplum kuruluşunda, platformlarda, çeşitli pozisyonlarda görevlerim bulunmaktadır. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Kozmetik Meclis Üyeliği, İstanbul Ticaret Odası Kozmetik Komite Üyeliği, (BTM) Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi Denetim Kurulu Üyeliği, (İZÜ) İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Danışma Kurulu Üyeliği, İVEK Sağlık Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği, Müsiad Gıda Tarım Sektör Kurul Başkan Yardımcılıkları gibi birçok STK’da hem tecrübelerimizi paylaşmaya hem de oradaki arkadaşlarımızın kendi yaşanmış tecrübelerini istifade etmeye çalışıyoruz. 80 yıllık bir geçmişi olan Sultanlar Holding’in yönetim kurulu başkanlığı görevini, emanetçiliğini diyelim yürütmeye çalışıyoruz. Grubumuz 20’ye yakın şirketten oluşuyor. Ağırlıklı olarak hızlı tüketim sektöründeyiz. Gıda, sağlık ürünleri, kozmetik ürünleri, temizlik ürünleri, bebek maması gibi hijyen ürünleri gibi özellikle iç piyasada 450’ye yakın çeşidimiz bulunmaktadır. PL dediğimiz Private Label ürünleride kattığımızda bu sayı 700-750’ye kadar çıkmaktadır. Türkiye’de bu kadar geniş kategoride ve bu kadar geniş çeşitleri tek çatı altında toplayan nadir firmalardan bir tanesiyiz. Markalarımızın her biri sektörde, kendi kategorisinde, kendi liginde zaman zaman liderlikleri, zaman zaman ikinci, üçüncülük pozisyonları olan markalar. Hepinizin yakinen bildiği CAMSİL cam temizleyici ürünler, KENTON gıda ürünleri, ARI Çocuk Maması, PİKNİK Mutfak Ürünleri, TİPTRAP Haşere ile mücadele ürünleri, SALON Kozmetik Ürünleri, ERNET Temizlik Ürünleri, BANDUPP Sağlık Ürünleri gibi gerçekten nitelikli birçok ürünün de üretimlerini gerçekleştirmekteyiz. Türkiye’nin haricinde Irak’ta bir gıda fabrikamız, Türkmenistan’da yine bir gıda fabrikamız söz konusu.

* Bu giriş işinize, aşkınızı çok güzel gösteren bir giriş oldu. Kabataş Erkek Lisesi’ndeki yatılı öğrencilik yıllarınız, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki eğitiminiz, bugünkü yöneticilik anlayışınıza neler katıyor, ne etkileri oluyor?

Evet, gerçekten Kabataş Erkek Lisesi bugün Türkiye’nin sayılı eğitim kurumlarından bir tanesi. Kabataş Erkek Lisesi denildiğinde en büyük özelliği gerçekten Türkiye’nin bir harmanı. Hemen hemen her vilayetten, her ilinden talebelerin bir araya geldiği ve kaynaştığı bir yapı ve bu birlikteliğimizi de yine bu arkadaşlarımızla mezun kardeşlerimizle birlikteliğimizde devam ettiriyoruz. Bizim dönemimiz, özellikle 78-79-80 kuşakları maalesef Türkiye’de anarşinin en yoğun olduğu dönemlerdi. O sıkıntılı dönemleri hamdolsun ülkemiz el ele vererek atlatmayı başardı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi’nde dediğim gibi İktisat Fakültesi’nde eğitim hayatımızı devam ettirdik. Burada da bölümümüz sosyal siyaset dediğimiz çalışma ekonomisi adıyla anılan bir bölümdü. Burada rahmetli Prof. Sabahattin Zaim Hoca, Prof. Nevzat Yalçıntaş Prof. Erdoğan Alkin Hoca gibi birçok dönemin sayılı, saygın ve Türkiye’de isim yapmış hocalarımızın hepsinden dersler alma imkanlarına sahip olduk. 

Elbette insan hayatında normal bir iş hayatını yaşayarak gelmek, bir de bunu eğitimle perçinlemek olayına bugün birlikte yapmış olmanın gerçekten çok büyük faydasını görüyoruz. Bizim dönemimizde en büyük zevkimiz babamızın bizi işe götürmesiydi. Tahtakale’de yetiştik. Ben hep 5 yaşından beri ticaretin içinde olduğumu söylerim. Yer süpürmekten başladık. Sırtımızda mal taşıdık, unkapanına, beyazıta, sirkeciye. O zaman müşteriler ayağa gelirlerdi Tahtakale’ye mallarını hazırlar, otoparklara kadar, tren istasyonuna, vapura kadar ürünlerini hep sırtımıza taşıdık. Bütün bunları yaşayarak geldik. Bunu eğitim hayatıyla da perçinlemiş olduk. Tabii şimdi de Hayat Üniversitesi’nde eğitim hayatımıza devam ediyoruz. Burada hem okul hayatında yaşadıklarımız hem yaşayarak edindiğimiz tecrübelerle bizden sonraki kuşaklara da elimizden geldiği kadar birikim ve tecrübelerimizi de aktarmaya çalışıyoruz.

* 700 tane üründen bahsettiniz. Her ürün bir girişimcilik. Her ülkeye gidiş de bir girişimcilik. Ben bu tür iş insanlarına, profesyonel girişimci diyorum. Profesyonel girişimci olarak “iyi girişimci kimsenin yapmadığı bir şey yapandır” diyorsunuz. Bu sizin sözünüz. Sizin iş hayatınızda kimsenin yapmadığını yaptığınız ve dönüm noktası olarak gördüğünüz bir anınız, bir olay var mı?

Yani bugün hakikaten yenilik yapmak çok önemli bir faktör. Yine bizim FMC’ci dediğimiz hızlı tüketim sektöründe satışlara baktığımızda yaklaşık her yıl yüzde otuz, yüzde kırkı yeni ürünlerden geliyor. Eskiden bir ürün, bir formül, size beş sene, on sene kazandırıyordu. Ancak şimdi ürünlerin ömürleri çok kısaldı. Eskiden bir ürünü ilk üretiyordunuz. Elbette yenilik yaptığınızdan dolayı önderlik olabiliyordu, öncelik alabiliyordunuz. Hatta bizim bir satış elemanımız bir noktaya gittiğinde, ziyaret ettiğinde ilk sorulan soru şu oluyordu. Yeni ne var? Yani bilirlerdi sultanlar holding herhangi bir ürün geliştirdiyse, Türkiye’deki ilk yapanlardan bir tanesidir. Bugün ise o kadar çok ürün üretiliyor ki benim bir benzetmem var. Satış noktalarına artık ürün almaya giden tüketiciden çok, ürün satmaya giden insan var. O yüzden aynı ürünü yapmak, hani İngilizce me too, ben de yaptım yerine, ben şunu farklı yaptım, ben şunu farklı geliştirdim demenin artık bir değeri oluyor. Yoksa ürünler çok hızlı bir şekilde üretiliyor, çok hızlı bir şekilde piyasaya sunuluyor ve çok hızlı bir şekilde de ömürleri tükeniyor. 80 yıldır hala varlığımızı sürdürebiliyorsak bu hem ülkemize hem de dünyadaki sektörümüzle ilgili değişim ve dönüşümü takip ettiğimizden, en azından tahminler yapabildiğimizden ve o gün geldiğinde hazır olduğumuzdan varlığımız bugünlere kadar geldi.

* Bir sözünüz daha var. “Asıl yenilgi, projeden vazgeçildiği andır” diyorsunuz. Bu sözünüzden hareketle kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluk neydi? Vazgeçtiğiniz bir şey oldu mu? Sizi en çok zorlayan mücadele ettiren proje hangisiydi?

Sözümüzü şu şekilde toparlayalım “kaybedince kaybetmezsin, vazgeçince kaybedersin. Asıl kaybetmek vazgeçmektir”. Hakikaten Edison’u örnek gösterirler. Ampulü bulana kadar 4900 kere yakmış ve patlatmış. Demişler ne öğrendin? Demiş ki, 4899 tane formülün bu ampulu yakmadığını öğrendim demiş. Dolayısıyla her bir tecrübe bizim için tabii bir hoca, yeni bir şey öğreniyorsunuz. O işin olmadığını veya tutmadığını öğreniyorsunuz. O yüzden hiçbir zaman vazgeçmemek lazım. Kendimize bir rota ve hedef çizdiğimizde ona doğru gitmek adına elimizden ne geliyorsa gayretini göstermek lazım. 

Orada yine anlatırlar; “hedefi belirlediğinizde ilk önce yapmanız gereken daha önce o hedeflediğiniz noktaya gidenlerin ayak izlerine basmak. İkincisi eğer hedefinize giden ayak izleri yok ise yeni bir yol bulun denir. Yeni bir yol da bulamıyorsanız eğer hedefinize gitmek adına bu sefer de yeni bir yol inşa edin” Yani gerçekten bir hedef belirlediğinizde her ne olursa olsun, her ne tür engel çıkarsa çıksın yılmadan, usanmadan elimizden geldiği kadar o hedefe varmak adına gerekirse yeni bir yol inşa etmeliyiz. Tabi bu ağızdan çıktığı kadar kolay oluyor mu? Olmuyor elbette. Bazen isabet kaydediyoruz, bazen hatalarımız oluyor, yanlışlıklarımız da olabiliyor. 

Tabii işletmeler büyüdükçe, o işletmeyi bir gemiye benzetirsek, işletme büyüdükçe, gemi büyüdükçe bunun manevra kabiliyetleri giderek azalmaya başlıyor. Bir taraftan hem kurumsal anlamda büyümek ama bir taraftan da hele bugün günümüz çağında çok hızlı ve esnek olmak gerekiyor. Çok hızlı ve esnek. Anlık yeri geldiğinde riskleri de alarak karar vermek gerekiyor. Aksi takdirde şu mu doğruydu, o mu doğruydu, bu mu doğruydu tartışmaları yapana kadar oyun değişiyor, roller değişiyor. Ben hani bu manada hayat hep bir tiyatro veya sinema senaryosuna benzetirim. Önceden bunu yazan, bu senaryoyu yazan üretici firmalardı. Bunlar senaryo yazardı. Rolleri işte distribütör senin vazifen şu, bayi senin vazifen şu, satış noktası sen bunu alacaksın, satacaksın. Tüketici de sen bunu evine getireceksin olaydı. Ancak bugün yine hayat bir sinema ve senaryo. Ama bunu artık yazan tüketici, tüketici yazıyor, tüketici rolleri dağıtıyor . tüketicinin verdiği rolü güzel bir şekilde oynarsanız Tüketici size yeni roller vermeye devam ediyor. Bu manada dediğim gibi yani hala bu grubumuz, bizim gibi bu ülkemizin köklü firmaları hala ayakta durabiliyorsa, işte tüketicinin ve piyasanın, senaryonun bize yüklediği veya bizden beklediği rolleri bugüne kadar iyi yapıyor olduğumuzdan dolayı inşallah buralarda da kendimizi daha da geliştirerek roller almaya devam edeceğiz.

Burada ufak bir şey daha söyleyeyim hemen. Güzel bir anekdottur. Anlatırım, herkes de güler. Erbakan Hoca’yı hepimiz biliyoruz. Türk siyasetinin hakikaten çok önemli insanlarından bir tanesi. Kıymeti şimdi anlaşıldı. Bir gün gazeteciler Erbakan Hoca’nın etrafında toplanmışlar. Hocam, parti kuruyorsunuz, kapatıyorlar. Parti kuruyorsunuz, kapatıyorlar. Hani artık daha kurmayın. Yani kuracaksınız, yine kapatacaklar. Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Saadet, Fazilet derken, hakikaten Hoca hangi partiyi kurarsa büyük ölçüde maalesef çeşitli sebeplerle kapatıldı. Tabi hoca çok nüktedan bilirsiniz. Çok güzel bir cevap veriyor. Diyor ki, abdestiniz bozulunca ne yapıyorsunuz? abdestiniz bozulunca namazı bırakmak yok. Tekrar abdest al, tekrar devam. O yüzden insan hayatın içerisinde hakikaten bazen hiç beklemediğimiz, olağanüstü bir takım planınızda olmayan, hesabınızda olmayan birçok şeylerle karşılaşıyorsunuz. 

Yine güzel bir şey anlatırlar. Derler ki bir bebek emeklemeye başladıktan sonra ayağa kalkana kadar yaklaşık üç bin kere düşer kalkarmış. Ama maalesef insanoğlu yaşları ilerledikçe işte düşüyoruz ve maalesef ayağa kalkmakta zorlanıyoruz. O yüzden hem hocanın da dediği gibi başımıza bir takım şeyler gelebilir, beklenmedik şeyler olabilir. Abdesti alıp yeniden namaza devam etmemiz lazım veya bebeklerde olduğu gibi düşeceğiz ama ben bir daha kalkamam demeden tekrar deneyeceğiz, tekrar ayağa kalkmaya çalışacağız.

* Gıda, temizlik, kozmetik, makine otomasyonu ve inşaat gibi çok farklı sektörlerde ürünleriniz var. Çok farklı sektörlerde üretim yapıyorsunuz, 700 den fazla ürünleriniz var. Bu çeşitlilik holdingin risk yönetimi veya büyüme potansiyelini nasıl etkiliyor?

Satış noktalarını çok sık geziyor ve ziyaret ediyoruz. Biz bu anlamda hem yatay hem de dikey entegrasyonlar yapıyoruz. Önceleri paketleme ve dolum makinelerini 75-80’li yılları düşünün. Türkiye’de henüz daha makine sektörü gelişmemiş. Bugün elhamdülillah Dünyanın her tarafına makine satar hale geldik. Bu makineleri Almanlardan, Fransızlardan, İtalyanlardan getiriyorduk. Bir parça bozuluyordu, şimdiki gibi kargo şirketleri yok, telekslerle yazacaksınız, parça gelecek, bu arada makina yatıyor. Bir akrabamız vardı, Sıtkı Bey. Huzurlarınızda kendisine teşekkür etmek istiyorum. Kadırga Endüstri Meslek Lisesi’ni bitirmişti. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gece bölümde makine bölümünü okurken gündüz geldi şirketlerimizde çalıştı. Biz de kendisine sen hem meslek lisesi okudun hem üniversitede okudun, makine mühendisi olacaksın, bu makineleri yapabilirsin diye kendisini cesaretlendirdik. O gün o parçaları eğeleme ile başlayan yapı bugün elhamdülillah yüzü aşkın ülkeye paketleme ve dolum makineleri satar bir hale geldi. Daha da ilgince dün İtalyanlardan, Fransız ve Almanlardan makine alırken bugün o ülkelere makine satıyoruz. Bu gerçekten Türk girişimcisinin, Türk iş dünyasının büyük bir başarısı diye düşünüyorum. Çeşitlerimiz de zaman içerisinde hem dünyayı takip ederek, fuarları takip ederek oluşturduğumuz bir yapı. Satış noktalarında bugün çalışmış olduğumuz perakende firmaları artık kimin ürününü satacaklarını seçerek alışveriş yapıyorlar. Çünkü iş sadece ürünü rafa koymak değil bunun belge yapılandırılması, bunun hem ulusal hem de uluslararası boyuttaki akredite kuruluşlardan alınan belgelendirmeleri dikkate alınıyor. İnsanlar böyle firmalarla çalışmak istiyor. Biz de hem teknik anlamda hem kalite anlamında bunların hepsini temin eder hale geldiğimiz için elhamdülillah bugün hemen hemen her ürünümüzü satış noktalarında tüketicimizle buluşturma imkanına sahibiz.

* 80. yıl bunu vurgulamak istiyorum çünkü bu sevindirici bir şey. Türkiye için sevindirici, uzun ömürlü şirketler Türkiye’de çok az. 80 yıl devam ettirebilmek, değişen pazar koşullarına ayak uydurabilmek, ekonomik şartların getirdiği zorluklar, savaşların getirdiği zorluklar, Bu dönemlerde ne yaptınız? Zor dönemlere ve yeni pazarlara? Nasıl ayak uydurdunuz?

Özellikle ARGE tarafımız çok kuvvetli. Biz dünyadaki sektörümüz ile ilgili hemen hemen bütün fuarları takip ediyoruz. Elimizden geldiği kadar da bu fuarlarda yer almaya çalışıyoruz. Fuarlar önemli bir araştırma, geliştirme merkezi. Bugün Türk sanayicisi olarak gerçekten gurur duyacak bir seviyeye geldik. Artık biz Dünyadan teknoloji alan değil, dünyaya yeni ürün ve teknoloji geliştiren firmalar haline geldik. Uluslararası firmalar artık Türkiye’deki işletmelerimizin çıkartmış olduğu ürünleri alıp taklit eder hale geldiler. Özellikle pandemi döneminde sizi de takip etmişsinizdir. Dünyanın birçok ülkesinde tüketicileri ürünle buluşmasında büyük sıkıntılar yaşanırken hamdolsun biz ülkemizde tüketicimizi hemen hemen hiçbir ürün kategorisinde ürünsüz bırakmadık. Bundan hepsini de temin ettik. Hem de en olabilecek ehven fiyatlarla bunları temin etmeye çalıştık.

* Fırsatçılık yapmadık diyorsunuz.

Yapmadık, sektörün içinden olmayan arkadaşlarımız çok farklı yorumlar yapsalar da ben bizzat içinde yaşayan birisi olarak söylüyorum. Nedeni de şu artık her şey o kadar şeffaf ki hiç kimsenin hani kendi maliyetlerini hesaplayıp üstüne dilediği fiyatı koyacak bir yapı yok. Herkes her şeyi biliyor. Müthiş bir rekabet yapıyoruz. Benim rekabeti bir tanımlamam var. Şu an bütün sektörlerimiz, firmalar ağızlarında pipet, suyun altına dalmışız ve bu pipetle nefes almaya çalışıyoruz. Böyle bir düzen. Bu bize şunu sağlıyor, evet zorluklarımız var ama bu bize Dünyanın her tarafına bugün mal ve ürün satabilir hale getirdi. Zorluklar kabiliyeti geliştirir, rekabet kabiliyet geliştirir diye bir tabirimiz var. Türkiye’de 80’li yıllarda planlı ekonomi dönemi vardı, devlet planlama teşkilatları. Hedefler 20 yıllık, 10 yıllık 5 yıllık, 3 yıllık, 1 yıllık revize ede ede gidiliyordu. Ancak bugün ortalık o kadar sisli ki, şunu diyorum, gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi, baykuş gibiyiz şu an. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bazen çakılıp kalıyoruz, hareket edemiyoruz. Dünyada 8 milyar insan var, 8 milyar rakibiniz var, 8 milyarda potansiyel müşteriniz var. Bunu böyle görmek lazım. O yüzden çok hızlı hareket etmeyi de becermek lazım. Birgün bahçede dururken yerde bir ekmek kırıntısı gördüm. Bir tane koca gövdesiyle bir güvercin yaklaştı. Bir taraftan bana bakıyor, bir taraftan ekmek kırıntısına bakıyor. Hem benden korkuyor hem de ekmek kırıntılarını almak istiyor. O sırada bir tane serçe geldi, o ufacık ekmek kırıntısını kaptı gitti. Bazen hakikaten büyük olmanın dezavantajları da var o karar verme süreçlerini de bu rekabet düzeni içerisinde iyi becerebilmemiz lazım. Çok araştırıcı, herkesi dinleyici, herkesten gözlemler alıcı ve bunu hem size hem ekibinize hem piyasada etki alanınızın içinde bulunan bütün bileşenlere aktarmak lazım. Biz de buna bilginin zekatı diyoruz. Elimizden geldiği kadar da bunu da vermeye çalışıyoruz.

* O kadar çok bilgi aktarıyorsunuz ki yani şimdi o manevra yapamayan gemiye ya da yeni yol inşaatına bir de minik serçeyi ekledik. Harikasınız ya gerçekten çok güzel örnekleri var sizde. Hızlı tüketim ürünleri sizin ürün gamınızın büyük bir bölümünü oluşturuyor.  Arı Mama gibi markalarınız var. Uluslararası devlere karşı Rekabet ederken nasıl bir strateji izliyorsunuz?

Evet, bugün Türkiye özellikle son yıllarda doğum oranları giderek düşse de Cumhurbaşkanımız haklı olarak gelecek yıllar adına bunun endişesini hemen hemen her konuşmasında dile getiriyor. Türkiye’de yılda 1 milyona aşkın yeni bebeğimiz doğuyor. Tabi Avrupa’da doğum oranları çok daha düşük. Dolayısıyla sektörümüzde bulunan bu uluslararası firmalar, Avrupa’da düşen paylarının eksiklerini, açıklarını kapatmak adına bizim gibi ülkelere daha fazla yoğunluk vermeye çalışıyorlar. Arı mamanın da kuruluşu 1945, onun da 80. yılı. Elhamdülillah markamız, kalite anlamında dünyadaki benzer kategorideki mamalardan hiçbir eksiği yok hatta fazlası var. Bizim geliştirdiğimiz yeni formüller bu uluslararası firmalar tarafından da taklit ediliyor. Marketlerdeki mama reyonlarını da incelediğinizde Türkiye’deki %100 yerli, milli ve helal sertifikalı tek mama grubu bizim mamamız. Elhamdülillah bunu daha da geliştirip dünyanın farklı coğrafyalarında yaygınlaştırmaya devam edeceğiz. Bu konuda ciddi atılımlarımız var.

* Alman ve İtalyanlara, yani yurt dışına makine satıyoruz dediniz. Jetpack markasının başarısının arkasında yatan inovasyon, teknoloji nedir yani? Nasıl başarıyorsunuz?

Bizim bir özelliğimiz şu, elbette standart makinelerimiz var. Bir konfeksiyon mağazasına gittiğinizde, ürünler vardır ve siz bu ürünler alıp kendi bedeninize uydurursunuz. Ama bir de istemiş olduğunuz kendi bedeninize veya kendi özelliklerinizi belirttiğinizde onu da yapan terziler vardır. Biz bugün bu ürünleri geliştirirken, makine parkımızı genişletirken tamamen hem standart makine ürettik hem de müşteri taleplerine göre, herkesin isteğine göre yepyeni makineler oluşturduk. Tabii her yeni makine geliştirdiğimizde, her bir yeni özellik eklediğimizde bu bizi daha da geliştirdi ve bu manada hakikaten sektörün Mercedes’i olduk diyebiliriz.

* 90’ı aşkın ülkeye ihracat yapıyorsunuz. Bu ülkelerde yurt dışında yatırım var mı? Böyle bir çalışmanız şu anda mevcut mu? 

Evet, şu anda özellikle Irak, Türkiye’nin İhracatında zaman zaman birinci, ikinci sırayı alıyor. Irak’ta oldukça kuvvetliyiz. Orada da başımızdan geçen bir olayımız oldu. Biz Irak’a çok iyi şekilde ürünler satıyorduk. Ancak bir gün Irak hükümeti aldığı bir kararla özellikle gümrükleri yabancı bir ülkenin firmalarına devretti. Baktık, Türkiye’den ürün gönderiyoruz. Dün çok rahat bir şekilde gönderdiğimiz ürünler bu firma tarafından tamamen bloke edilmeye ve ülkeye girişlerimize yasaklar getirmeye ve zorluklar çıkarılmaya başlandı. Onun üzerine biz de orada tesis kurma kararı aldık. Ve şu an Irak’ta gıda üzerine fabrikamız var. Elhamdülillah özellikle gıda konusunda bulunduğumuz kategorilerde de şu an sektörde açık ara lider pozisyondayız ve üretimlerimizi makine yatırımlarımızla beraber daha da geliştirmek istiyoruz. Gıda ürünlerimizin yanı sıra şimdilik temizlik ürünlerimizi de orada üretmek üzere gayretlerimiz var.

Bunun haricinde yine Gıda’da, Türkmenistan’da oradaki bir ortağımızla birlikte üretimlerimiz var. Oradan da özellikle Rusya merkezli ülkelere, Türki Cumhuriyetlerine ürünlerimizin satış ve dağıtımlarını yapıyoruz.

* Sosyal sorumluluk adı altında Sultanlar Eğitim ve Kültür Vakfı’nız var. Bu vakfın inşaat ettiği okullar, camiler. Bunlarla ilgili neler yapıyorsunuz? Bu vakıf bünyesinde Sultanlar Holding nasıl bir rol oynuyor?

Cenab-ı Hakkın ilmi isteyene imkanları, varlıkları istediğime veririm diye bir buyruğu var. Dolayısıyla biz de kendimizi bu manada Cenab-ı Hak tarafından görevlendirilmiş ve sorumluluk verilmiş insanlar olarak görüyoruz. Sonuçta hepimiz burada emanetçiyiz. Herkes gelip geçecek. Hiç kimse burada kalmayacak. Yarın Cenab-ı Hakk’ın karşısına çıktığımızda vazifemizi yapmış olarak çıkmak istiyoruz. Yine bir âlimin ifadesiyle dağıtım memurluğu yapıyoruz. Cenab-ı Hakk’ın bize verdiği imkanları biz de onun vermiş olduğu kural ve kaideler içerisinde dağıtmaya çalışıyoruz. Bu anlamda kurmuş olduğumuz vakfımız rahmetli nine ve dedemizin adına Fatma Sultan Camisini yaptık. Yine amcamız Şeref Yıldız Adına, babam Selahattin Yıldız Adına camilerimizi yaptık. Yine bir okulumuz Sultanlar İlköğretim Okulunu yaptık, devletimize bağışladık. Yine çocukların ve kadınların yetişmesi ve gelişmesi adına yapmış olduğumuz bir anaokulumuz var. Yine yengemiz Nimet Yıldız adına yaptığımız, şimdi de inşallah kısmet olursa annem Rivayet Yıldız adına yine bir anaokul ve kreş ve kadın eğitim merkezi inşaatlarımız devam ediyor.

* Sizin bu sektörde, hızlı tüketim ve perakende de özellikle son yıllarda enflasyon, artan maliyetler, değişen tüketici alışkanlıkları gibi dinamikler var. 2025 ve sonrası için sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sultanlar Holding bu değişime nasıl hazırlanıyor?

Tecrübeli bir arkadaşımızın güzel bir sözü var; “Bir önceki yılın, yani diyelim biz şu an 2025 yılındayız, 2024 yılının karının, diyelim 100 lira kar ettik, yarısını yapabilmek için Yani 50 lira yapabilmek için bu sene iki katı fazla çalışmak zorundayız.” Yani hem kârlılıklarımız düşüyor hem de çabamız, sarf etmemiz gereken gayretlerimiz her geçen yıl daha da fazla artmaya başlıyor. Ama ben hiçbir zaman ümitsiz olmadım. Dünya ile ilgili bir iki rakam verelim. Dünyada, yılda 130 trilyon dolarlık ciro var. Türkiye olarak biz bunun 1.3 trilyon, 1.4 trilyon dolarını yapıyoruz. Yani Dünya cirosunun yüzde birini biz yapıyoruz. İki türlü bakabiliriz bu rakama. Bir tanesi ya hiçbir şeyimiz yok, hiçbir payımız yok hani ahlanalım vahlanalım dövünelim. Bir tanesi de daha gidilecek %99’luk payımız var. Dolayısıyla ben hayata böyle bakıyorum. Yapacak çok işimiz var diye düşünüyorum. Ama her zaman şunu da söylerim, kader gayrete aşıktır diyoruz. Gerçekten gayret göstereceğiz, insan hayal eder, kader güler derim. Her gün bir önceki günden çok daha fazla çalışacağız, gayret göstereceğiz. Ama ondan sonrasında da tevekkeltü teâlâ biz seferle mükellefiz. Zafer Allah’a aittir. 

* Biliyorsunuz Türkiye ve dünya e-ticaret sarmalına girdi. Buna E-İhracat da eklendi. Dolayısıyla bu E-Ticaret ve E-İhracat’ın yükselişinde geleneksel dağıtım kanallarının yerini başka kanallar almaya başladı. Siz de müşteri ayağına mal teslimini ilk başlatan firmalardan birisiniz. Bu alanda “S-Ticaret” şirketini kurdunuz. Dijitaldeki stratejilerinizle, Türkiye ekonomisinin Dünya Ligi’nde ilk ona girmesi, nasıl olmalı? İş dünyası liderlerine ne gibi görevler düşüyor?

Bugün iletişim mecrası o kadar fazla çeşitlendi ki hakikaten tüketiciyi yakalamak çok zor. Omnichannel denen bir kavram var. Omnichannel şu demek, tüketicinizin sizin ürünlerle karşılaşma ihtimali olan her yerde müşterinizin karşısına çıkmak. 450’ye yakın barkodumuz ile nerede karşılaştınız? İşte bakkalda veya markette, süpermarkette, discountta, gross marketlerde, eczanelerde, AVM’lerde, pazarlarda . Ama bugün ürünleriniz çok farklı yerlerde tüketicinin karşısına çıkabiliyor. Bunlardan bir tanesi de e-ticaret ve internet. Biz de bu Omni Channel ifadesinin karşılığında tüketiciyle karşılaşma ihtimalimiz olan her yerde bu e-ticaretse buradayız, işte AVM ise buradayız, bakkalsa buradayız diyecek şekilde yapılanmamızı sürdürüyoruz. Çünkü müşteri artık sizin ayağınıza gelen yapıdan, bugün müşterinin ayağına gidilir, bir yapıya döndü. Biz de elimizden geldiği kadar bu yapıyı güçlendirmeye çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın özellikle 2023 yılıyla ilgili Türk iş alemine verdiği bir hedef vardı. O da 2023 yılı geldiğinde dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefiydi bu. Bu bende bu ülkenin bir iş dünyasının bir insanı olarak kendi sektörümüzde dünyanın ilk 10 firmasından veya sektörel büyüklüğünden biri olma hedefini kendimize koymamız gerektiğini düşündüm. Çünkü İstanbul Ticaret Odası’nda biliyorsunuz 81 tane ayrı komitemiz var. Bu 81 ayrı komite aynı şekilde kendisine dünyanın ilk 10 komitesi olma hedefini koyması gerekiyor ki Türkiye dünya 10. olsun. Yoksa birisi geri kaldı, birisi ileri oldu. Hakikaten çok başarılı olduğumuz, dünyada 1’de, 2’de, 3’de olduğumuz sektörler de var. Bu hedefi kendimize koyduk. Ben de dedim ki o zaman biz de mücadele ettiğimiz hangi kategori varsa orada tüm sektör paydaşlarımızla kendimize Türk üreticileri olarak dünyanın ilk on sektöründen biri olma hedefini koyduk. Tabii karıncanın hacca gitme misali. Bu hedefe doğru gidiyoruz. Tabii çok alınacak yollar var, mesafeler var. Bu amaçla da şunu yapmaya çalışıyorum biraz da, sektörde maalesef, hani bir söylerim, şurası bir oda. Dün kendi ışığımızla odayı aydınlatabiliyorken bugün maalesef işte elimizde mum var artık. Yani odayı aydınlatamıyoruz. Burada bütün sektörün paydaşlarının, birbirine rakip bile olsa aynı ülkedeki, aynı sektördeki bütün paydaşlarımızın bir araya gelip mumlarını getirmesi lazım ki o da aydınlansın. Bununla ilgili çok yoğun çabalarım var. Sektörü böyle bir çatı altında toplamaya çalışıyorum. Onlarla beraber hareket etme sağolsun devletimiz özellikle yurtdışına açılımlarla ilgili marka oluşturma, ofis açma, orada tanıtım faaliyetlerinde bulunma adına çok ciddi destekler veriyor, teşviklerimiz var. Dediğim gibi bu çatı markalar, altında firmalarımızı geliştirerek hep birlikte ürün geliştirme, yeni pazarlara ulaşma, yeni kategorilere girme, inovasyon gibi konularda birlikte çalışmaya gayret ediyoruz. Evet.

* Y ve Z kuşağına iş hayatına katılımı noktasında neler tavsiye edersiniz? Mücahit Yıldız olarak kişisel hayaliniz var mı Sultanlar Holding için, en büyük hedefiniz nedir ve buna ulaşabileceğinize inanıyor musunuz? 

Bizim kuşağımız hakikaten çok çalıştı, çok gayret etti. Hamdolsun Sultanlar grubumuzun dördüncü kuşağınıda bu şekilde yetiştirdik. Tabii gelecek bugünkü kadar rahat olmayacak gözüküyor. Genç kardeşlerimin özellikle belli sorumluluklar alma dönemlerine kadar vakitlerini boşa harcama malarını kendilerinden özellikle istirham ediyorum. Olabildiği ölçüde STK’lara girsinler, orada abilerinin bizim gibi Önden gidenlerin neler yaptıklarını izlesinler. Çünkü dün belli kazançlarımız oluyordu. Hep söylerim, bugün herkesin delikli kuruşa ihtiyacı var. Herkesin dağına göre kar, herkesin kendine göre bir sürü sorunları var. O yüzden bu deneme yanılmaları olabildiği ölçüde az maliyetle yapmak lazım. Büyüklerimizin bize hep nasihati şuydu dua ederken deyin ki Allah’ım en az kayıptan en yüksek tecrübeyi ver. Zaman, para, işte moralite birçok şeyi kaybediyoruz. Ben eskiden çok fazla kitap okuyordum. Özellikle şirket hikayelerini okuyordum. İşte Sony’nin hikayesi, McDonald’s’ın hikayesi, Pepsi-Cola savaşları, PxG’nin hikayesi gibi her birini ve tek tek böyle altlarını çize çize, çize çize. Oradan o kadar çok şeyler istifade ettim ki, bugün teknoloji çok gelişti. Özellikle sosyal medyada, internette, Youtube’da müthiş şirket hikayeleri var. Oradaki başarı ve başarısızlık hikayelerini alsınlar. Hiçbir zaman morallerini bozmak yok. Bebekler gibi düşecekler, tekrar kalkacaklar inşallah.

* 80 yılı doldurmuş Sultanlar Holding. Köklerinden aldığı güçle geleceğe emin adımlarla yürüyen Sultanlar Holding’in başarı hikayesini ve gelecek vizyonunu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Mücahit Yıldız’dan dinledik. Kendisine liderlik felsefesi, yerli üretime olan inancı ve Türkiye’nin potansiyeline yaptığı vurgu, iş dünyamız için önemli bir ilham kaynağı. Değerli görüşlerini ve samimi cevaplarını bizlerle paylaştığı için Lonca Business Network İş Ağı ve Medya Platformu adına Sayın Mücahit Yıldız’a ben Eşref Küçükateş olarak teşekkürlerimi sunuyorum.

Biz de teşekkür ediyoruz Eşref abi sağ olun. Bu fırsatı bizlere tanıdığınız ve tecrübe birikimlerimizi kardeşlerimizle, dinleyicilerimizle paylaşma imkanı sağladığınız için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

LONCA Business Network Medya Platformu’nun ve LONCA İş Ağı Ticareti Geliştirme Toplantıları’nın simgesi olan “DERVİŞ KAŞIĞI”nı ÖNCE BEN değil, ÖNCE SEN ve ÖNCE BİZ diyen Sultanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Yıldız’a hediye etmekten büyük onur duyduk.

gp lastik

gp lastik
reklam

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
seyidoglu
gp lastik
reklam
reklam