Sanayi İlimiz Kocaeli’nin bel kemiği, lokomotifi, yeniliğin, değişimin, sanayinin ve üretimin merkezi olan Gebze’nin Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Aslantaş, Gebze’nin ticaretini, ekonomisini, bugününü, hedeflerini LONCA Business Network dergisine değerlendirdi.
Başkanım, bize önce kendinizi tanıtır mısınız? Gebze Ticaret Odası Başkanı kim?
1970 Elazığ doğumluyuz. İlkokul, ortaokul, liseye Elazığ’da köyümde okudum. 1988 yılında girmiş olduğum İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisi Bölümünden den 199292 yılından mezun oldum.
6 ay özel sektörde çalıştıktan sonra elektrik kurumunda saha mühendisi, kontrol mühendisi olarak çalıştım. Daha sonra iki yıllık özel sektör deneyimimiz oldu. Şantiye şefliği yaptık. Mezun olduktan sonra 1997 yılından beri kendi işimizi kurduk, kendi sektörümüzde, elektrik sektöründe faaliyet gösteriyoruz.
Üç firmamız var. Bir Endüstriyel taahhüt firmamız var. İkincisi pano otomasyon işlerimiz var. Üçüncüsü de GES, yenilenebilir enerji kaynaklarından, güneş enerjisinden enerji elde edilen GES sistemleri kuruyoruz.
– Enerjiye en çok ihtiyacı olan ülkelerin başında geliyoruz. Ve ülkemizin giderlerinin büyük çoğunluğu enerjiye gidiyor. Dış kaynaklara aktarılıyor. Dolayısıyla da çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Bunun için de tebrik ediyoruz.
– Başkanım, Sizin önderliğinizdeki Gebze Ticaret Odası’nın temel misyonu, vizyonu nedir. Ve bu misyon ve vizyonunuz doğrultusundaki hedefleriniz nelerdir? Ticaret odanızın üye sayısı ile yetkili ve etkili olduğu alan nereleri kapsıyor?
Önce Ticaret Odalarını özetle tanımlayalım; Ticaret Odaları bünyesinde ticaret sicil memurluğunu bulunduran, firmalarımızın kuruluş tescilini gerçekleştiren ticaret bakanlığına bağlı yarı resmi denilebilecek kuruluşlardır. Ticaret odaları kuruluşu tamamlanan şirketlerin iş hayatını kolaylaştırır, yeni iş sahaları açar. Üretime ve ürettiklerini ihraç etmeleri için yardımcı olur.
Misyon ve Vizyonumuzu açmak için size Gebzeyi’de anlatmam lazım; Türkiye’nin sanayisinin, üretiminin başkenti, aslında istihdamın başkenti, İhracatın Başkenti hatta ve hatta maalesef sevmesek de ithalatın da başkenti. Çünkü katma değerli ürünleriyle öne çıkan bir sanayiye sahip. Bu ürünlerin üretilmesi için ve Türkiye’nin yurt dışından ihtiyaç duyduğu ithal ürünler için. Buradaki limanlar, gümrük ve lojistik anlamında cazibe merkezi olmuş. Bu özellikleri üretimin bu noktaya kaymasına sebep olmuş.
Gebze’nin en büyük şansı da şu; Türkiye’ye giren ilk yabancı sermayenin bu bölgede kurulmuş olması. Yabancı sermaye, networklarıyla, iş disiplinleriyle ve know-how’larıyla gelmiş olmaları Gebze’yi ticarette, sanayide, üretimde üst noktaya getirmiş.
Böyle bir bölgede ticaret odasının yükümlülüğü elbette fazla ve önemli; Ticaret Odasının bütün üyelere dokunması gerekiyor. Onların problemlerini, sıkıntılarını alıp etkili yetkili makamlara ulaştırma anlamında raporlaması gerekiyor.
Gebze Ticaret Odası 8.000’e yakını sanayici olmak üzere 25.500’ü bulan bir üyesi var. Bizim bölgemizin yani üyelerimizin olduğu bölgeler Gebze’nin kendisi, Darıca, Dilovası ve Çayırova. Bu bölgelerdeki sanayici, KOBİ ve işletmelerin kayıtlı olduğu bir odayız.
Tabi Gebze’nin bir de şu yönü var; Gebze 10 adet organize sanayi bölgesini bünyesinde barındıran bir bölge. Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi, yani tescil numarası 1 (BİR) olan Gebze Organize Sanayi Bölgesi bizde. Gebze bu zenginliği ile diğer organize sanayi bölgelerine de okul olmuş, örnek olmuş.
Türkiye’de organize sanayi bölgesi kurulacağı zaman gelip GOSB’un, tecrübelerini, altyapılarını örnek alarak, daha da geliştirerek uygulamışlar. Türkiye’de kurulan 360’ın üzerinde organize sanayi bölgesine örnek ve ilham olmuş.
– Başkanım, İstanbul’da da biz hangi sanayiciyle, hangi işletmeyle görüşsek Gebze ile bir bağlantısı olduğuna şahit oluyoruz. Bunun sebebi nedir?
Bunun da temelinde şu var, İstanbul’un sanayiden arındırılmasına 1990’lı yıllarda karar veriliyor ve oradaki sanayiciler batıda Çorlu-Çerkezköy tarafına, doğuda da Gebze-Dilovası tarafına gelmişler. Bu anlamda çok hızlı ve ani bir yapılaşmaya da maruz kalmış. Hem sanayi anlamında hem de bu sanayilerde çalışacak personel ihtiyacının da karşılanması adına çok ciddi bir göç almış.
Tabi bu bir miktar plansız büyüme, plansız imar, plansız şehirleşmeye de sebep olmuş.
– Bölgedeki sanayi kuruluşlarıyla, ticaret firmalarıyla ilişkilerinizi nasıl geliştiriyorsunuz? Onlarla sürdürülebilir bir ilişki kurmak için neler yapıyorsunuz?
Elbette. Tabii ki; Türkiye’nin ilk 500’ündeki 70 firma bizim üyemiz. İkinci 500’de de 43 firmamız var. Sanayimizin Ekonomimizin ülkemizin göz bebeği, medarı iftiharı olan firmalarımız var. Diğerleri de kesinlikle dünya çapında kalitesiyle, disiplinleriyle muazzam sanayici üyelerimiz var. Üye ziyaretini birinci sıralayan bir felsefeye sahibiz ve çok ciddi ve sürekli üye ziyaretleri yapıyoruz.
Ziyaret ettiğimiz firmalarda Bir kişi çalıştıranla Bin kişi çalıştıranı ayırt etmiyoruz. Çünkü bugün bin kişi çalıştıranlar, geçmişte bir kişiyle muhtemelen başladılar. Ve bu bir çalıştıranlar aslında geleceğin bin çalıştıran firmaları olmaya aday firmalar.
Dolayısıyla biz her firmamızı önemsiyoruz; Onları ziyaret ettiğimizde yazılı ya da sözlü bir anket de yapıyoruz. Birinci problemleri nedir, ikinci problemleri nedir, temel sıkıntıları nedir? Biz bu sıkıntıları temel problemleri, hatta öneri ve projelerini alıp, burada geliştirip, etkili ve yetkili makamlara da ulaştırarak çözüm arama noktasında çok iyi durumdayız.
Bir örnek vereyim; Nakliyecilerin kullandığı K belgesi var. Bu belgeyi normalde nakliyeciler kullanır ama takdir ederseniz ki kendi nakliyesini yapan firmalar da var.
Bu firmalarda K belgesini almak zorunda. Normal şartlarda illerde, İl Sanayi ve İl Ticaret odalarının verdiği bir belge iken Sayın TOBB Başkanımız Rıfat Hisarcıklıoğlu’na rica ettik. Kendisine çok teşekkür ediyorum bizi kırmadılar. Biz şu anda Gebze Ticaret Odası olarak K belgesini veren bir odayız. İkincisi şunu biliyoruz bu ülke üretmeden hatta katma değerli ürün üretmeden ve bu ürettiklerini de ihraç etmediği müddetçe gelişmemiz büyümemiz mümkün değil.
İhracata da çok önem veriyoruz. İhracatın ülke ekonomisine çok katkısı var. Birincisi döviz akla geliyor. Ama bir de kaliteli ürün yapma adına da bir mecburiyet haline geliyor. Topyekûn bir kaliteyi oluşturma adına firmalarımızı olabildiğince ihracata yönlendiriyoruz.
İhracatla ilgili onlarca eğitim seminer verdik ve ODA tarihinde en büyük dış ticaret gezisini organize ettik; Hayatında hiç ihracat yapmayan firmalara ihracat kapısı açtığımızda çok mutlu olduk. Dış ticareti geliştirme gezisinden gidip döndükten sonra da şu anda ihracata başlamış ve görüşmeleri devam eden firmalar gördükçe mutluluğumuz katbekat artıyor. Bunu yapmak zorundayız.
İkinci bir problem, bütün sanayimizin, bütün işletmelerimizin açık ara birinci problemi personel; Biz bu şikâyetleri sürekli dinleyince, evet bunu da hükümet yetkililerine, devletimize elbette gönderiyoruz. Başka ne yapabiliriz diye araştırdık?
Bir meslek lisesi yapma fikri ile sanayicimizin eleman sorununa çare olur muyuz diyerek araştırma yaptık. Gördük ki meslek liselerinin doluluk oranı çok düşük. Önce meslek liselerinin boş kontenjanlarını doldurmak için çalışmaya, sonra yeni okullar yapmaya karar verdik.
Şu anda biz yeni meslek lisesi yapmak yerine yine üyelerimizin eleman ihtiyacını karşılayacak meslek edindirme ve atölye binası yapma kararı aldık. Meclisimiz oy birliğiyle onayladı. Valiliğimiz ve Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de protokol imzaladık.
İnşallah yakın zamanda da ihaleye çıkıp okulumuzu yapacağız.
DÜZ LİSEDEN MESLEK LİSESİNE GEÇİŞ YAPANLARA BURS VERECEĞİZ
Çok önemli bir şey daha yaptık; Ortaokulu bitiren öğrenciler arasında Meslek Lisesi tercihini yapanların oranı oldukça düşük. Ne yaparsak Meslek Lisesi tercih edilir diye düşündük. Meslek liselerini cazip hale getirmek için. Tercih edilebilir hale getirmemiz lazım. Bunun için de yine yönetim kurulu ve meclisimizden karar aldırarak verdiğimiz öğrenci burslarının bir kısmını meslek liselerine verelim dedik.
Bunun da kriterlerini oluşturacağız. Burada da aklımıza gelen şu, düz liseden meslek lisesine geçiş yapanlara bu bursu vermek istiyoruz. Hem meslek liselerine farkındalık oluşturmak hem de tercih edilebilir duruma getirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
– Başkanım, bu çok müthiş bir şey. Siz üyelerimizin sorunu diyorsunuz, problemi diye başlıyorsunuz cümleye ama arkasından, çok güzel çözümler anlatıyorsunuz. Bunlar çok sevindirici. Tebrik ediyorum başkanım. Teşvik etmek için vereceğiniz burs çok önemli. Tebrik ediyorum. Bu inşallah diğer OSB’lere, diğer illere, ilçelere de örnek olur. Bunun yaygınlaşması lazım.
Biz üye ziyaretlerimizde şunu da gördük; Mesela personel bulamadığı için konteyner kent yapıp başka bir ülkeden 50 aileyi getiren firmalarımızı biliyoruz.
Çünkü artık bizim insanımız bazı sektörlerde çalışmak istemiyor. Ve bunu yapmadığınız zaman da bu ihtiyacı, bu sektörün eleman ihtiyacını yurt dışından karşılamak zorunda kalacağız.
Bu sürdürülebilir bir şey değil ve asla tasvip etmediğimiz bir şey. Dolayısıyla biz bir defa sosyolojik olarak bir çalışma yapmamız, bir zihniyet devrimi yapmamız lazım.
Çalışmanın kötü bir şey olmadığını, tam tersine çalışmamanın çok kötü bir şey olduğunu bizim bu topluma, insanımıza anlatmamız lazım. En tehlikeli insan boş insandır. Bizim boş insana imkân bırakmamamız lazım.
– Başkanım hazırladığım soruları sormaya fırsat kalmadan hemen hemen konuşmanın içinde hepsini cevaplıyorsunuz. Eğitimle ilgili soru hazırlamışız, anlattınız. Üyelerinizin uluslararası ticareti diye soru hazırlamışız. Siz üyelerinizi ihracat hedefiyle yurt dışına götürmüşsünüz anlattınız. Bir sürü ihracat yapan firma oluşmuş.
Eşref bey biz bir şey daha yaptık; Biz Gebze Ticaret Odasında dış ticaret ofisi açtık. Orada ihracat uzmanı personel istihdam ediyoruz ve üyelerimizi doğru yönlendirecek bilgiyi üyelerimizle buluşturuyoruz.
Bir şey daha yaptık; KOSGEB’in burada şubesini açtık binamız içerisinde. Üyelerimizi hem yeni desteklerden haberdar etmek hem de doğru bilgi vermek için KOSGEB şubesini açtı binamızda.
– Başkanım, üyelerinizin güneş enerjisine yeşil enerjiye dönüşü ile işletmelerin dijitalleşmesi konusunda neler yapıyorsunuz?
Dünya kuruldu kurulalı, insanlık tarihi boyunca sürekli geliştiğini görüyoruz ve değiştiğini görüyoruz. Değişimi başlatanların ve bunu sürdürülebilir hale getirenlerin hâkim olduklarını da görüyoruz. Osmanlı’nın son dönemlerindeki sanayi hamlesi, buharlı makinelerin icadı, akabinde transistorun icadı, akabinde internetin icadı, makinelerin haberleşmesi derken bugün biz artık yapay zekâyı konuşuyoruz. Ve biz bazı trenleri kaçırdık. Daha sonra elektrik, elektronik, dijitalleşme konusunda geri kaldık ama bugün itibariyle çok şükür çok da geri değiliz. Yani hem bilişim anlamında hem de yapay zekâ anlamında çok kötü değiliz.
Tabii batı sanayileşmeyle beraber dünyayı hoyratça kullandı. Yeraltı, yerüstü zenginliklerini alırken de dünyayı neredeyse tamir edilemeyen bir kirlilik oluşturdu. Biliyorsunuz ozonu bile delecek bir vahşi endüstrileşme yaşadık. Fosil yakıtlardan kurtulup yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmenin elzem olduğunu karar verildi.
Önümüzdeki yıllarda 2026’dan itibaren sınırda karbon ayak izi değerlendirilmesi yapılacak. Bunu sağlayamayan firmalara ilave vergi yükü getirilecek. Bütün firmalarımıza bunun eğitimlerini de verdik, ilanlarını da yaptık.
Web sayfamızda da hangi sektörün hangi yıllardan itibaren artık sınırda karbon ayak izine tabi tutulacaklarını beyan ediyoruz, haberdar ediyoruz.
Bununla birlikte siber güvenlik olayları artık konuşulmaya başlandı ve dünyanın en büyük silahı veri. Verileri elinde bulunduran devletler bir veri diktatöryası haline getirebiliyor ve dünyayı kaosa sürükleme anlamında da ellerine muazzam bir silah geçirmiş durumundalar. Onun için devletimizin yaptığı yerli ve milli yazılım bilişim, güvenlik duvarı konusundaki çalışmalarını takdir ediyoruz.
Şunu da söyleyeyim; Dünya kuruldu kurulalı kuralları kim koyuyorsa güçlülerinde onlar olduğunu görüyoruz. Ve bu gücün aslında medeniyet üretemeyen toplumların eline geçtiğinde dünyayı nasıl kan ve gözyaşına boğduklarını da görüyoruz. Dolayısıyla bizler gibi medeniyet üreten toplumların ne yapıp edip güçlü olması lazım.
Güçlü olabilmek için de kuralları koymanız ve katma değeri yüksek ürünler üretmeniz lazım. Dünyada söz sahibi olabilmeniz için. Hatta değişimi takip eden ülke olmaktan, değişimi başlatan ülke olmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Devletimiz bunun farkında ve gerekli çalışmaları yapıyor.
– Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Bugün biz 3-4 saattir buradayız. Buradaki çalışma temponuzu, ekibinizin size ayak uydurmadaki gayretini görünce gerçekten çok başarılı bir ve ülkemize katma değer üreten bir yer olduğunu gördük. Size teşekkür ediyoruz, tebrik ediyoruz. Gebze’de sizin attığınız her taş, ektiğiniz her tohum, başlattığınız her hizmet Türkiye’nin en ücra noktasına kadar ulaşacaktır diye temenni ediyoruz.
– Başkanım, LONCA Business Network dergisi olarak bizi kabul ettiniz, çok teşekkür ediyoruz. Son mesaj ve önerilerinizi de alalım.
Ayaklarınıza sağlık, biz teşekkür ederiz. Çok sağ olun.
Her bir ürünü yapmak isteyen her firma, her şahıs yapabilir. Eğer yeni ve katma değeri çok yüksek bir ürün değilse yapabilir. Ama bir de ürünün marka değeri vardır. Bizim en hızlı bir şekilde firmalarımızın marka oluşturacak bir seviyeye ulaşmaları gerekiyor. Bunun da yegâne çözümü ikinci, üçüncü, dördüncü nesillere aktarılabilecek bir firma, bir şirket kurulumunu sağlamak.
TOBB, Türkiye Odalar Borsalar Birliği, bunu çok önemsiyor. Firmanın kuruluşunu sürdürülebilir politikalar üretmesini, değişen dünyayı takip etmelerini ve mümkünse de ikinci, üçüncü, dördüncü nesillere ulaştırılması konusunda çok ciddi destek ve teşvikleri var. Türkiye’de maalesef firmalarımızın ikinci nesle ulaşma oranı yüzde otuzlarda. Üçüncü nesle ulaşma oranı %12’lerde, dördüncü nesle ulaşma oranları %3’ün altında. Hal böyle olunca da dünya markası olacak bir markamız oluşmakta zorlanıyoruz. Bir ürünü herkes yapar 10 liradır ama bunu bir marka firma bunu sattığı zaman 20 liraya satar. Onun çünkü marka değeri vardır. Onun bir know-howu vardır, bir geçmişi vardır.
Bunun için firmalarımızın ne yapıp edip, günün şartlarına göre kendilerini değiştirmelerini, geliştirmelerini yeni nesillere de aktarılma konusunda da ciddi bir strateji yapmaları gerekiyor.
Biz ikinci, üçüncü nesil derken sadece kendi nesebimizden olanların devam etmesi gerektiği şeklinde algılıyoruz. Aslında bu doğru değil.
Yani benim çocuğum benim işimden haz etmeyebilir, yeteneği olmayabilir ama benim çocuğum yaşıta olan birinin bu firmayı yönetmesi, devam ettirmesi aslında ikinci neslin devam ettirmesi anlamına gelir. Bu ancak ve ancak kurumsallaşmayla olur.
İkinci dikkat çekmek istediğimiz nokta; Gebze Ticaret Odası’nın 26.000’e yakın üyesi var. Teorik ya da pratik olarak bu üyelerimize ulaşmamız birebir mümkün değil.
Biz firmalarımızdan da şunu istiyoruz üyelerimizden de, bizim ulaşamadıklarımız onlar bize ulaşsın. Burası onların. Kapılar her zaman açıktır.
– Başkanım AHİ’lik ayındayız, Türkiye genelinde ahilik kutlamaları yapılıyor. Son mesajınız dedim ama AHİ’lik en köklü, en temel geleneklerimizden biri bu geleneğin yaşatılması lazım. Ahilikle ilgili söyleyeceğiniz birkaç cümleyi de alalım röportajımızı sonlandıralım.
Hem inanç sistemimizde hem kültür sistemimizde bizim çok büyük zenginliklerimiz var. Öte taraftan, bugünkü standartların oluşturulmasını aslında biz yıllar, yüz yıllar önce ahilik müessesesiyle kurmuşuz aslında. Ayıplı bir mal satanın ticaretini sürdüremeyeceğini biz aslında karar kılmışız buna. Zamanında ve konuşulan kalitede bir malın ya da hizmetin teslim edilmemesinin toplum tarafından ya da sektör tarafından önünün kesildiği ve bu işleri yapamaz duruma gelmesini sağlayacak sistemi kurmuş bir toplumuz biz. Daha da önemlisi komşuyu da kollamak, komşuyla beraber tüketiciyi de kollamak. Tüketiciyle beraber üreticiyi de kollamak adına muazzam bir sistem kurmuşuz. Ahilik o günkü şartlardan mükemmel bir sistem.
Ama bugünkü şartlara belki cevap veremeyebilir, belki de çok üste kalıyordur.
İddia ediyorum bunu. Dolayısıyla güncel şartlara göre, güncel durumlara göre bu müesseseyi işletmemiz gerekiyor. Bunu Batı başardı bir miktar. İşte standartlarla, DIN normlarıyla, İSO ile bir kalite sistemi, sürdürülebilir bir sistem ve geliştirilebilir bir sistemi kurdu. Ve buna uymayanların ticarette yok olduklarını da görüyoruz.
Yani başta söyledim, Gebze’nin şansı ne? Kendini ispatlamış, globalleşmiş firmaların burada konuşlanmasıyla iş disiplinlerini, iş ahlaklarını, kalite anlayışlarını da beraber getirdiler. Ve bizim orada yetişen mühendislerimiz, işçilerimiz de bu kültür üzerine yetiştiler ve bu Gebze Bölgesi genel anlamda kalitede üst sıralarda. Çünkü şunu biliyor bütün işletmeler, kaliteyi bozduğunda, mal ve hizmet tesliminde geciktiğinde yaşam hakkının olmayacağını biliyor. Bu mecburiyet bir süre sonra kültür ve alışkanlık haline geliyor. Kalite sürdürülebilir hale geliyor.
-Başkanım yaptığınız çalışmaların çoğunluğu Ahiliğin de bazı kurallarını kapsıyor. Ahilik için söyledikleriniz güzel şeyler için de teşekkür ediyorum. LONCA Business Network Dergisine verdiğiniz bilgilere ve yaptığınız açıklamalara ben ve ekibim olarak çok teşekkür ediyoruz.
Gebze Ticaret Odası olarak sizin şahsınızda LONCA Business Network dergisine emeği geçen başta siz olmak üzere ekibinize Safa Merve Taşçı’ya gerçekten çok teşekkür ediyorum. Emeğinize, ayağınıza sağlık, başarılarınızın devamınızı diliyoruz. Sağ olun.
RÖPORTAJ
7 gün önceRÖPORTAJ
8 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
16 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
17 Mart 2025SİVİL TOPLUM KURULUŞU
17 Mart 2025RÖPORTAJ
17 Mart 2025RÖPORTAJ
17 Mart 2025