İklim krizi konusu, ÇEVKO Vakfı ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) iş birliğinde düzenlenen söyleyişi “İklim Değişikliği ile Mücadelede Enerji Dönüşümünün Rolü” başlığı altında gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın’ın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla farklı sektörlerde sürdürülebilirlik uygulamalarını konu alan söyleşilerin altıncısının konuğu SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi oldu.
ÇEVKO Vakfı İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik (İDS) Grubu ile Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin 2022’de birlikte düzenlemekte olduğu söyleşilerin altıncısı “İklim Değişikliği ile Mücadelede Enerji Dönüşümünün Rolü” başlığı altında gerçekleştirildi. EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın moderatörlüğünde, ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in de katılımıyla gerçekleşen çevrim içi söyleşinin konuk konuşmacıları, SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü ve SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto oldu.
Çevrim içi toplantıda enerji dönüşümü kavramı, net sıfır karbon hedefi, dünyada ve Türkiye’de mevcut durum, Türkiye için SHURA çalışmalarından çıkan sonuçlar, SHURA enerji dönüşümü senaryosu, yatırım ve finansman gereksinimi, dünyada ve Türkiye’de finansman iklimi, Türkiye için enerji dönüşümü finansmanında politika/ eylem alanları ve finansman çözümleri görüşüldü. Toplantının açılışında söyleşilerin önemine vurgu yapan EGD Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Ahmet Coşkunaydın, ilk sözü ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’e verdi.
ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, İki yıldır Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ile birlikte iklim değişikliğine neden olan, sürdürülebilirliğin önemini vurguladığımız çalıştaylar düzenledik. Bugün de enerji dönüşümü konusunu ele alıyoruz. İklim değişikliği hepimizin farkında olduğu, yurt içinde ve yurt dışında bütün platformlarda konuşulmakta olan bir gerçek. Paris İklim Anlaşması 2015’te imzalandı, TBMM de bu anlaşmayı 2021’in sonunda onayladı. Üzerinden yaklaşık bir yıl geçti; zaman çabuk ilerliyor ve iklim değişikliği de aynı hızla, amansızca, acımasızca sürüyor. Bütün bireyler, kurumlar olarak zamana karşı yarışıyoruz.” açıklamalarında bulundu.
Mete İmer sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, 2021 yılında, 2053’te karbon nötr olma hedefini ortaya koydu. Bu hedefe ulaşmak için atılması gereken önemli adımlar var. Ben, bizim açımızdan önemli gördüğümüz sekiz adım belirledim. Kısaca saymak istiyorum. Birincisi: Türkiye’nin sera gazı salımlarının azaltılmasıyla ilgili verdiği taahhüt; Türkiye’nin BM’ye verdiği ulusal katkı beyanının güncellenerek 2053 hedefiyle uyumlu hale gelecek şekilde daha iddialı duruma getirilmesi. İkincisi: İklim yasası ve gerekli yasal düzenlemelerin çıkartılması ve uygulamaya konulması; bu konuda önemli ilerlemeler var. Üçüncüsü: Sera gazı salımlarının sınırlanması için Emisyon Ticaret Sistemi ve/veya vergi yolu ile karbon salımına bir sınır ve bedel konulması. Dördüncüsü: Enerji üretiminde kömürün kullanılmasına son verilmesiyle ilgili plan yapılması, uygulanması; paralelinde ormanların ve diğer karbon yutakların da çoğaltılması için planlama yapılması. Beşincisi: Binalarda, sanayide ve ulaşımda enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji yatırımı ve kullanımının daha iddialı hale getirilmesi. Altıncısı: Enerji sektörü ve sanayiden kaynaklanan salımların yanında ulaşımdan, binalardan, tarımdan ve atıklardan çıkan salımların da azaltılması. Yedincisi: Bütün bunların gerçekleştirilmesi için teşvikler de dahil çok ciddi finansal kaynak yaratılması; bu kaynağın kamu, özel, ulusal ve uluslararası fonlardan temin edilmesi. Sekizinci ve son olarak da toplumda iklim krizine karşı farkındalığın oluşturulması, alışkanlıkların değişimi için ulusal kampanya başlatılması ve sürdürülmesi. Bunlar gerçekten zorlu hedefler, çalışmalar. Ekonomik açıdan hem dünya, hem de ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Tüm bunlara öncelik vermek çok kolay değil ama geleceğimiz için, bir sonraki kuşaklar için bunları yapmak zorundayız. Dikkat ederseniz, saydıklarımın pek çoğu enerji ile ilgiliydi çünkü sera gazı salımlarına neden olan en büyük faktör aslında enerji üretimi ve enerjinin tüketimi. Fosil yakıtların enerji elde etmek için kullanılması sonucunda ortaya çıkan sera gazı salımlarının iklim değişikliğine neden olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Bilimsel verilere göre önlemlerimizi almak zorundayız. Bu toplantıdaki tüm katılımcılar bunun farkında ve şimdi biraz daha ayrıntılı olarak, enerji konusunda bizi sunumlarıyla aydınlatacak olan SHURA- Enerji Dönüşümü Merkezi katılımcılarına yürekten teşekkür ediyorum.”
SHURA – Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Alkım Bağ Güllü: “Enerji Sektörü Türkiye’deki Karbon Salımının Yüzde 70’inden Sorumlu”
SHURA Direktörü Alkım Bağ Güllü, “Enerjide üç temel problem var. Birincisi, enerji arz güvenliğinin sağlanması. İkincisi, enerjiye ekonomik erişim. Üçüncüsü de sürdürebilirlik. Bu problemler birbirinden bağımsız olarak düşünülüyor ki çok yanlış. Üçü için de tek bir cevap var; o da enerji dönüşümü. Enerji dönüşümünde de üç temel unsur var. Birincisi, yenilenebilir enerjinin payını azami ölçüde kullanmak ve fosil yakıtların payını minimize etmek. İkincisi, enerji verimliliği ve enerji verimliliği ile birlikte talebi azaltmak. Üçüncüsü de enerjiyi yoğun tüketen sektörlerde elektrifikasyon ve ilave enerji talebinin yenilenebilir enerjiden karşılanması yoluyla fosil yakıt payını azaltmak. Bu sayede hem enerji arz güvenliğini sağlamak, hem fosil yakıt kaynaklı fiyat dalgalanmalarından korunmak hem de iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmak mümkün. Enerji dönüşümü, aynı zamanda yapısal bir dönüşüm demek ve merkezi, tek taraflı ve fosil yakıt ağırlıklı geleneksel sistemden yenilenebilir enerji ağırlıklı, dağıtık, birbiriyle etkileşimli, dijital ve tüketicinin ön planda olduğu bir sisteme dönüşümü de temsil ediyor. Giderek daha fazla ülke, sıfır karbon hedefi ilan ediyor ve Türkiye, 2053 yılı için karbon sıfır hedefi ilan etti. Fosil yakıtlar, Türkiye’nin enerji karışımının yüzde 83’ünü oluşturmakta Birincil enerji arzında yenilenebilir enerjinin payı, yüzde 16ı. Öte yandan 2021 yılı sonu itibarıyla yenilenebilir enerji kaynakları, kurulu gücün yarısından fazlasını ve elektrik üretiminin üretimin yüzde 36’sını temsil ediyor. Güneş ve rüzgarın payı toplam payı yüzde 13’ü aşıyor. Türkiye’de ithal fosil yakıtlar, birincil enerji arzının yüzde 78’ini oluştururken enerji sektöründe dönüşüm devam ediyor. Emisyonlar açısından bakıldığında Türkiye’nin emisyon salımları son 20 yılda yüzde 134 artış gösterdi ve bu, artış büyük ölçüde enerji ile ilgili emisyonlardaki sürekli artıştan kaynaklandı. Türkiye’nin enerji sektöründen kaynaklanan toplam Co2 emisyonları içindeki elektrik sektörünün payı, yüzde 40. Bu nedenle Elektrik sektörünün diğer sektörlerden önce karbonsuzlaşarak enerji geçişine öncülük etmesi, kritik önem taşıyor” dedi.
Alkım Bağ Güllü, şunları dile getirdi: “Planlanan yatırımların gerçekleşmesi ve esneklik seçeneklerinden faydalanılması durumunda 2030 yılında Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 60-70’i yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanabilir. Rüzgar ve güneşin payını ise yüzde 30-35’e çıkarmak mümkün. Enerji verimliliğinde farklı enerji verimliliği çözümlerinin uygulanması ile baz senaryoya kıyasla yüzde 10’luk bir iyileştirme sağlayabiliyoruz. 2030 yılında 2,5 milyon elektrikli araç ve binalarda 1 milyon ısı pompasıyla son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyon yolu ile yenilenebilir enerjinin kullanımını artırmak mümkün. Türkiye’nin 2050’ye kadar net sıfır hedefi için de bir yol haritası belirlenmesi gerekiyor ve biz de bu yol haritası üzerinde kendi çalışmalarımızı yapıyoruz. SHURA çalışmalarında güneş ve rüzgar enerjisi, en ekonomik enerji kaynakları olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan, 2030 yılında bahsettiğimiz bu dönüşümü sağlamak için 10 yılda toplam 54 milyar dolar yatırım gerekli. Öte yandan elektrik tasarrufu için harcanan her 1 dolar, 1.2 ila 1.5 dolar fayda sağlıyor. Bunun dışında dönüşüm, çevresel, sosyal, ekonomik faydalar da sağlıyor. SHURA’nın diğer bir çalışma ise Türkiye’nin yeşil hidrojen üretim ve ihracat potansiyelinin teknik ve ekonomik açıdan değerlendirilmesi. Yeşil hidrojen son kullanıcı sektörlerde elektrifikasyon ile karbonsuzlaştırılması mümkün olmayan alanlar için kullanılması öngörülen yeni teknolojilerden birisi. ve hem dünya hem Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’nin yeşil hidrojen üretim potansiyeli yıllık 3.4 milyon ton düzeyinde ve 2050’ye doğru yeşil hidrojen için toplam yurtiçi talebi 1 ila 2 milyon düzeyinde olacak. Yeşil hidrojen ihracatı yıllık 1.5-1.9 milyon ton seviyelerinde gerçekleşebilir ve Türkiye ekonomisine yıllık 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilir.”
SHURA – Enerji Dönüşümü Merkezi Kıdemli Enerji Analisti Yael Taranto: “Türkiye’nin Yapısal Dönüşüm İhtiyaçları ve Yeşil Yeni Düzen Paradigması Güçlü Bir Biçimde Örtüşüyor”
Yael Taranto, Türkiye’de enerji dönüşümü ve finansmanının gelişimi hakkında da şu bilgileri aktardı: “2022’de uluslararası enerji ve emtia fiyatlarındaki artışlar, yapısal sorunlar, Rusya-Ukrayna Savaşı yaptırımları enflasyon ve kur baskılarını artırdı. Bununla birlikte, Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyaçları ve Yeşil Yeni Düzen paradigması güçlü bir biçimde örtüşüyor. 2002-2021 yılları arasında Uluslararası Kalkınma Finansmanı ve ECA kuruluşları tarafından kullandırılan krediler, enerji dönüşümü finansmanında öncü rol oynadı. Bu dönmede kullandırılan finansmanın yüzde 54’ü yurtiçi, yüzde 46’sı doğrudan ve dolaylı olarak yurt dışı kaynaklı. Enerji sektörü kredilerinde toplam 48.4 milyar dolayında bir rakam söz konusu. Peki ne gibi değişiklikler göreceğiz? Mevcut SHURA 2030 dönüşüm senaryosunda enerji dönüşümü için yıllık ortalama yatırım ihtiyacı, geçmiş dönem yıllık enerji yatırımlarının iki katı seviyesinde. Türkiye’nin 2030 yılına kadar enerji dönüşümü yatırımları için özkaynak dışı finansman ihtiyacı, toplam 107 milyar dolar. 2021-2030 enerji dönüşümü finansman ihtiyacı, aynı dönemde yaratılabilecek küresel kaynakların yüzde 0.5’i seviyesinde. Uygun planlama ve politikalarla finansmana erişmenin mümkün olduğunun altını çiziyoruz. Bunun için ulusal planlamalara entegre edilmesini önerdiğimiz politika ve eylem alanları ile finansman mekanizmalarını çalışmalarımız kapsamında öneriyoruz. Dönüşümün finansmanında, uzun dönemli enerji dönüşümü stratejisi, ulusal taksonomi çalışmaları, finansmana erişimin artırılması, kaynakların çeşitlendirilmesi ve yeni teknolojiler için kamunun öncü rol üstlenmesi önem taşıyor. Bu kapsamda finansman stratejisi oluşturma, koordinasyon ve kaynak teminini sağlayacak bir “iklim bankası” kurulması öneriler arasında yer alıyor. Özel sektör, finans kuruluşları ve STK’ların da özellikle yenilenebilir enerji, enerji yönetimi ve enerji verimliliği alanlarında aktif olarak rol üstlenmesi bekleniyor. Tema bazlı orta-uzun vadeli krediler, yeşil tahviller ve entegre enerji yönetimi finansman paketleri bu eylem alanlarının finansmanı için önerdiğimiz başlıca finansman araçları olarak öne çıkıyor” dedi.
RÖPORTAJ
1 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
29 gün önceŞİRKET HABERLERİ
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024ŞİRKET HABERLERİ
06 Ekim 2024RÖPORTAJ
06 Ekim 2024