Dünya Saatçilik Gününü İstanbul Ticaret Odası Saatçilik ve Gözlükçülük Komitesi ile Meclisi Üyesi Mehmet Çağrı Gündoğdu İsviçre’den, Japonya’dan Çin’den önce davranarak Türkiye’yi öne geçiren bir hamleyle Dünyada ilk defa “Dünya Saatçilik Günü”nü ilan etti. 2024 yılı 10 Ekim tarihinde ki İTO Meclis Konuşmasında; “Dünya Saatçilik Günü’nün 2025 yılında, Onuncu ayın Onu Saat 10:10” tarihinde çeşitli etkinliklerle kutlanacağını ilan etti.
LONCA Business Network dergisinin bu ayki konuğu Mehmet Çağrı Gündoğdu. Mehmet Çağrı Gündoğdu İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyesi. Lonca Business Network medya platformu olarak basılı yayın organımız, dijital dergimiz, www.loncahaber.com haber portalı ve @LoncaBusinessNetwork YOUTUBE kanalımızda bu röportajı izleyebilecek ve okuyabileceksiniz.
Mehmet Çağrı Gündoğdu’ya özellikle bizi kırmayıp LONCA Business Network medya platformunda yer aldığı için, bu röportajı bizimle yaptığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Mehmet Çağrı Gündoğdu‘yu biz uzun zamandır tanıyoruz. Renkli kişiliğiyle, enerjisiyle, girdiği her ortamda kendini hemen fark ettiren, Hemen ya bu kim dedirttiren zaten görüyorsunuz gerçekten hem yakışıklı hem karizmatik hem de çok iyi bir insan. Yani sadece görüntü olarak değil, kalp olarak da, gönül olarak da güzel bir insan. Biz LONCA Business Network olarak onunla bu röportajı yapmaktan büyük onur duyuyoruz.
-Mehmet Bey, sizi biz anlatmayalım. Sizi siz anlatın. Mehmet Çağrı Gündoğdu kimdir?
Öncelikle teveccüh içeren sözler için çok teşekkür ediyorum. Minnettarlık ifade etmeyi borç biliyorum. Bu röportaj için de ben de çok mutluyum. Böylelikle hem sektör paydaşlarıyla hem de izleyenlerle kendimi ifade etme şansını bir kez daha bulmuş oluyorum.
41 yaşındayım. Yaklaşık 2 yıldır İstanbul Ticaret Odası (İTO) 73. Gözükçülük ve Saatçilik Komitesi meclis üyesiyim. Küçük yaşlardan itibaren ticarete adım attım diyemeyeceğim ama tüccar bir babanın oğlu olarak buraların, Eminönü’nün, tarihi yarımadanın tozunu yuttum. Bununla birlikte bir öğrenim hayatım oldu. Bakırköy’de Çavuşoğlu Koleji’ni bitirdim. Arkasından Nişantaşı’nda Feyziye Mektepleri Vakfı Özel Işık Lisesini bölüm 1.si olarak bitirdim. Daha sonra İstanbul Üniversitesi’nde İngilizce işletme bölümünü bitirdim. Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi ve siyaset, uluslararası ilişkiler bölümlerinin ortaklaşa kurguladığı Avrupa Birliği dalında master yaptım. İstanbul Üniversitesi’nde yönetim ve organizasyon alanında doktoramı bitirdim.
Işletmemiz 1967’de bir aile şirketi olarak iş hayatına başladı. Babam, amcalarımla birlikte ve aile dışından bir ortağımızla birlikte kurumumuzun ilk temellerini attı. Babamın ortağı da 70’li yıllarda ITO meclis üyesiydi. Haliç tarafında yıkılıp tekrar şu anda üniversite olacak olan binada benim anılarım var. Ufak bir çocukken orada rahmetli babamla arabayı park ederdik, dükkana yürürdük. Babamı 2002 yılında kaybettik. Yıllar sonra benim de İTO’ya girmem nasip oldu.
-Gerçi biraz bahsettiniz ama iş hayatına nasıl girdiniz? Yani nereden başladınız? Karışlaştığınız zorluklar oldu mu? Bu zorlukları nasıl aştınız?
2002 yılında rahmetli babamın vefatıyla beraber kendimi iş hayatının içinde buldum.
–Kaç yaşındaydınız o zaman?
18 yaşlarındaydım. Tabi okulu da bırakmadım bu arada. 5-6 yıl kadar iş hayatı üniversite eğitimimle paralel olarak bu devam etti. Daha sonra global bir finans şirketinde yönetici olarak görev aldım. Doktora öğrenimimle beraber yürümediği için orayı bıraktım. O da bir tecrübe oldu benim için. Tekrar Aile Şirketimizdeki ticari hayata geri döndüm.
-Şu anda aile şirketi Kimliği devam ediyor değil mi şirkete?
Şu anda ben çekirdek aile olarak Çağrı Saat’te ticaretime devam ediyorum.
-Evet çok güzel. ilave edeceğiniz bir şey varsa şirketteki rolünüz bu süreçte edindiğiniz deneyimlerden bir de tavsiye olsun yani gençlere özellikle. Siz de 17-18 yaşında başlamışsınız. Yani bu çok önemli bir şey. 17-18 yaşında ticarete atılmak günümüzde çok imkansız gibi ya da zor gibi görülüyor çünkü. Bunun olabildiğinin bir örneği için. Evet. Bu konuda da bir şeyler söylerseniz.
Ya tabii çok güzel bir noktaya temas ettiniz gençler konusu. Ben gençlerle hep birlikteyim. Belki az evvel onu atlamış olabilirim. Öğretim üyeliği de yapıyorum. 2015’ten beri çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yapmaktayım. Gençlerle bir aradayım. Bunu da aslında hem bir nevi bilginin zekatı gibi hem de bir sosyal sorumluluk anlayışı içinde de yapmaktayım. Orada da gençlere aslında olabildiği kadar bir ağabeylik görevini üstlenmeye çalışıyorum. Şu anda da aslında yine ticaret odasındaki hami’lik projesi kapsamında İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde hami’lerden biri olarak görev yapmaktayım.
-İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin Hami’leri arasında yer alıyorsunuz. Ticaret odasının önemli hizmetlerinden birisi Hami’lik. Hami’likteki rolünüz ne? Hami’likle ilgili neler yapıyorsunuz?
Bu dönem bu projeyi İTO Başkan Yardımcımız Ahmet Özer Bey canlandırdı. Onun liderliğinde şu anda pilot olarak meclisten 10 kadar meclis üyesi seçildi. Yani şu anda 10 kişiyiz. İstanbul Ticaret Üniversitesinden bu 10 Meclis Üyesiyle eşleşen 10 yerli, 10 yabancı öğrenci var. Tabii bu bir pilot uygulama. İnşallah bu başarılı olduğu takdirde tekrar yapılacak. Ne yapıyoruz dersek bir nevi mentorluk denilebilir. Yani iş hayatında yaşadığımız deneyimleri, karşılaştığımız zorlukları aktarma anlamında genç arkadaşların geleceklerini planlarken onlara destek olmak, onlara bir yol gösterebilmek, hayatı anlatmak, iş hayatını anlatmak gibi bir abilik, ablalık tabi hanımefendiler de var hami’lerin arasında. Böyle bir proje. Daha yeni başladı. Birkaç ay oldu. Dolayısıyla biz de aslında bu konuyu bir anlamda yeni tecrübe ediyoruz. Ben tabii daha evvel görev yaptığım üniversitede kulüp danışmanlıkları yaptım. Bu anlamda tecrübem var diyebilirim.
-Bir de STK’lardan TÜSAD yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyorsunuz. TÜSAD’taki rolünüz nedir? Oraya niye girdiniz? Açılımı ne TÜSAD’ın?
TÜSAD, Tüm Saatçi İş Adamları Derneği diye geçiyor. Saatçılık sektörümüzün önde gelen firmalarının ve bu firmaların sahiplerinin üst düzey yöneticilerinin yönetiminde yer aldığı bir dernek. Ben de tabii iş insanıyım ve İTO’ya girişimle birlikte beni de yönetim kuruluna davet ettiler. Ben de severek kabul ettim. TÜSAD’ın dışında bir de Mikromekanik ve Saatçilik Vakfımız var. İkisi birbiriyle aslında etkileşim halinde. Vakfın merkezi Bursa’da. Derneğin merkezi İstanbul’da. TÜSAD’ın misyonlarından biri okul. Biz önceki yıllarda bir saatçılık okulu kurmayı başardık. Bursa’da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak saatçilik alanında eğitim, öğretim yapan dört yıllık bir mesleki teknik Anadolu Lisesi’ni açmayı başardık.
Tabii sektörde yaşanan bir takım sıkıntıları biliyoruz. Bu sektör özellikle ithalat yoğun bir sektör. O bakımdan yurt dışından ürünleri getirirken, gümrüklerde yaşanılan sorunlar olabiliyor. Sektörün önünü açmak için bazı adımlar atmak istiyoruz. Yeri gelmişken bunu da ifade edeyim. Şu anda gelmesi gündemde olan %20’lik ek ÖTV konusu var. Bunun sektöre çok olumsuz bir etki yapabileceğini ifade ettik. Hatta bir rapor hazırlamaktayız. Bu raporu ilgili bakanlığa takdim ederek, devletimizin de bu konuda aslında zararda olabileceğini, dolayısıyla bu ekosistemin sektör mensubu olarak bizler tarafından doğru bulunmadığını ifade etmeye çalışacağız.
-Bu konuya girmişken, ekonomide saatçiliğin yeri, rolü ve kapladığı alan, ithalat ihracattaki rakamlar neler? Bunlarla da ilgili ve önerileriniz varsa bunlarla da ilgili bilgi verebilir misiniz?
Bakıldığında rakam olarak çok kayda değer gibi gözükmemesine rağmen, yarattığı katma değer bakımından, özellikle turizm dönemde turistlerin aldığı, bir tek İstanbul’da değil, Türkiye çapında satılan saatler gözönünde bulundurulduğunda, turistlerin bıraktıkları dövizleri es geçmemek gerekiyor. Her ne kadar rakam büyük görünmüyorsa da aslında saatin bir kültürel değeri olduğunu, tarihten bu yana önemli bir meta olduğunu unutmamak gerekiyor. Teknolojiyle birlikte saatçilikte bir evrim geçiriyor. Akıllı saatler çıktı örneğin. Akıllı saatler giyilebilir teknoloji olarak ifade ediliyor ve saat sektörünün hiçbir zaman durma noktasına gelmeyeceğini, ölmeyeceğini tabiri caizse belki şekil değiştirebileceğini gösteriyor. Tabii yerli imalat noktasında da aslında bir takım gayretlerimiz var. Özellikle duvar saati, masa saati üretiminde Türkiye’de üretim çabaları var. Devletimiz destek verdiği takdirde hem ithalat hem ihracat hem de imalat noktasında iyi projelere imza atılabilir.
-İş dışındaki hobileriniz neler? Neler yapıyorsunuz?
Hobiler noktasında ben küçük yaşlarımdan itibaren spor yaptım. Daha sonra yaşadığım bir takım küçük sakatlıklardan dolayı bunu çok azalttım. O bakımdan spor benim için bir tutku olmasına rağmen arzu ettiğim oranda yapamıyorum. Bunun dışında denemeler, şiirler yazıyorum. Bu yönümü bilenler var belki. Bazen sosyal medyada da paylaşmaya çalışıyorum.
Kitap haline gelirse o zaman daha iyi duyulma imkanı olacak. Bunun haricinde tabii yeni yerler görmeyi seviyorum. Yurt dışı ve yurt içi fuarları, kongreler ile hem akademik anlamda hem de ticari anlamda bu yeni yerler görme merakımı da işe bağlıyorum. Çünkü gerçekten de insanlar seyahat halindeyken yeni yerler ve yeni şeyler gördüğünde, yeni kişilerle tanıştığında çok ufuk açıcı olabiliyor. Özellikle kendi işimle alakalı ve akademik dünyayla ilgili de araştırmalar yapmayı seviyorum. Dostlarla birlikte olmak en güzeli. Çünkü bu dünyada her şey gelip geçici, bir tek dostluk ve sevgi kalıcı.
-Evet, Ben derviş kaşığından bahsedip ondan sonra da 10.10’a gelmek istiyorum. Bizim Lonca Business Network çatısı altında Lonca İş Ağı Geliştirme toplantıları da yapıyoruz. Bu bizim Lonca logomuzun o harfinde de derviş kaşıklarının iki kaşığın simgesi var. Bu derviş kaşığı bencil olmayan, sencil olan insanlara hediye ettiğimiz bir kaşık. Hikayesini YouTube kanalımız @LoncaBusinessNetwork te izleyebilirler. Size de bugün röportajın anısına, hatırasına bu derviş kaşığımızı hediye getirdik.
Çok teşekkür ederim.
-Şimdi, Mehmet Çağrı Gündoğdu, İstanbul Ticaret Odası’ndaki bir toplantıda da çıktınız, meclis toplantısında bu açıklamayı yaptınız. Hikayeyi sizden dinleyelim.
Çok teşekkür ediyorum bu konuya yer verdiğiniz için. Gerçekten de 10.10 bizim için çok özel bir tarih oldu. Aklıma saatçiliğin neden bir günü yok diye geldi. “Dünya Saatçilik Günü” diye bir gün neden yok diye araştırma yaptım. Bu gün için tarih düşünürken, ama biraz daha araştırınca global anlamda 10.10’nun saatçilik sektöründe bir anlamı olduğunu hatırladım. Yani saatler üretildiğinde fabrika çıkışı olarak genellikle 10’u 10 geçeye ayarlanıyor. Bunun da bir anlamı var. Çok kısa birkaç madde halinde şöyle izah edeyim. Hem simetri oluşuyor Akrep ve Yelkovan 10.10’dayken hem bir gülen yüz gibi bir ifade oluşuyor. Bir de tabi özellikle yapılan ticari araştırmalarda saat 10.10’unu gösterirken saatlerin daha iyi sattığı yani daha iyi bir ticaret başarısı ortaya çıktığını anlamışlar. Tabi bunun da çok çeşitli nedenleri var. O anlamda böyle bir 10.10 gerçeği var. Biz de 10.10 tarihini düşündük bununla alakalı olarak. Ekim ayı meclis toplantımızda 10.10’a denk geldi. Çünkü ayda bir gün toplantı var. Bu ay Ekim ayında 10’ncu ayın 10’una denk geldi. 10 Ekim’e. Hakikaten güzel bir tesadüf. Ben de o gün çıktım.
Takip eden çalıştayda, Sapanca’da değerli meclis üyesi büyüklerim benim için imza toplayarak böyle bir ricada bulundular divan başkanına ve saat ONU ON GEÇE benim konuşmamı rica ettiler. Sağ olsunlar divan başkanı ve sayın meclis başkanı ve yönetim kurulu başkanımız da bunu kabul ettiler hep birlikte. Ben saat 10’u 10 geçeyi, 1-2 dakika geçerekten de olsa çıkıp bu konuşmayı tekrardan yapmış oldum ve böylelikle de akıllarda yer etmiş oldum. Tabi yine basında da bunu duyurma imkanı bulduk. Özellikle Japonya’da şahsen komite olarak giderek, orada da Saatçılar Birliği’ni ziyaret ederek, önde gelen saat üreticilerini ziyaret ederek bunu duyurma imkanı bulduk. Yine Amerika’da, İngiltere’de, farklı ülkelerde, Türkiye’nin birçok yerinde haber oldu. Bundan dolayı çok mutluyum. Yani yeni bir şeyi yapıyor olabilmek, bunun için çabalıyor olabilmek çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İnşallah sektörün de, paydaşların da desteğiyle bunu kalıcı hale getirmek istiyoruz.
-Bu nasıl bir duygu? Bana bu duyguyu anlatır mısınız lütfen? Yani dünyada hiç bugüne kadar ilan edilmemiş bir şey 41 yaşında.
40 yaşındaydım o zaman 41 oldum 10 gün önce.
-40 yaşında 41 kere maşallah diyelim. 40 yaşında dünyada hiç bugüne kadar yani İsviçre saatin ana vatanı.
Evet. Saatin ana vatanı kabul ediliyor.
-Yani İsviçre’nin bile önüne geçerek Türkiye’de böyle cevherler var dedirttirecek.
Estağfurullah.
-Bir vizyonla bu açıklamayı yaptınız. Bu size neler hissettiriyor? Nasıl bir duygu?
Yani ben hayatta cesur olmanın, iyi niyette olmanın bütün kapıları açabileceğine inanıyorum. Yani eğer iyi niyette doğru bir şey yapıyorsanız bence sonuna kadar gitmekte fayda var. Ben inanıyorsam kimseye zararlı olmadığına, faydalı bir şey olduğuna. Tabii her şeyin ilkini yapmak hakikaten de kalıcı oluyor dediğiniz gibi. Ben de bu anlamda bunu kendime maal etmiyorum. Ama sonuçta birileri bir şeyler düşünecekler. Düşünmekten çok da yapmak önemli tabii ki. Yapmak daha zordur. Goethe’nin de söylediği gibi “Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.” O bakımdan çok mutluyum.İnşallah biz bu fikri ortaya attık. Herkes sahip çıkar. Herkesin ortak değeri olarak. Tarih boyu devam eder.
-Bu sonuçta Türkiye’ye kazandıracak bir fikir, bir katma değer. Türkiye adına teşekkür ediyorum. Bunun dünyada ilk defa açıklanıyor olması ve Türkiye’den bunun çıkması çok önemli. Bunu sizin açıklamanız, sizin önderliğinizde olması da çok önemli. Bu konuda, özellikle genç girişimcilere, diğer saat firmalarına, iş dünyasına, iş alemine vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Son olarak söylemek istedikleriniz neler?
İstanbul Ticari Odası çok güzel bir aile yeri. Ben tabii içine girdikten sonra bunu daha iyi gördüm. Türkiye’nin dört bir yanından gelen, farklılıkları yansıtan ama beraber bir yere geldiklerinde de adeta bir aileyi iyi oluşturan bir tablo var İstanbul Ticaret Odası’nda. Biz de o ailenin bir parçasıyız. Komite arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Bu fikri ortaya attıktan sonra beni destekledikleri için. Başkanımıza, yönetime ve değerli meclis üyelerine teşekkür ediyorum. Hep birlikte bir yapının parçaları gibi adeta ekonomik değer üretme anlamında yeni fikirler, yeni düşünceler, yeni projelerle devam edeceğiz.
Gençlere de hayallerinin peşlerinden gitmelerini öneriyorum. Doğru hayaller kurmak da önemli. ve mümkün olduğu kadar da girişimci gençlere özen gösterelim diyorum. Çünkü benim yine değerli Yavuz Altun’la birlikte meclis üyesi yöneticiliğini yaptığım Business Leaders Platform diye bir grubumuz var. Orada da genellikle dünyanın dört bir tarafındaki Harvard mezunlarından oluşuyor çoğunlukla. Orada da hep bunu konuşuyoruz. Mümkün olduğu kadar iş hayatına etki edebilecek projeler geliştirmek gerekiyor. Yani illa hani bir üniversiteyi okuyayım, diploma alayım, bitireyim, bir yerde çalışayımdan ziyade tabii o da güzel bir şey ama mümkün olduğu kadar ekonomiye, iş hayatına etki edebilecek, inovatif, yenilikçi, yeni projeleri üretebilecek beyinleri görmeyi arzu ediyoruz. Bununla alakalı da korkmasınlar, bir şeyin ilki olmak için adım atsınlar, karar versinler, cesur olsunlar ve gereken desteği bulacaklardır diyorum.
-Tarihi yaramadanın göbeğinde İstanbul Ticaret Odası’nın çok yakınında, en yakın benim fiziki olarak. Hemen yanı başında İstanbul Ticaret Borsası var. Yani ticaretin göbeğinde yerdeyiz yani. Hatta dünyanın ticaret merkezindeyiz biz şu anda.
Kesinlikle. Doğru ifade ettiniz. Yani tabii ben yaklaşık 35 yıldır Bu binaya gelip gidiyorum şu anda bulunduğumuz yere. Bu benim için paha biçilmez bir şey. Az evvel anlatmaya çalıştım. Eski İTO binasından buraya yürürdük çocukken diye cumartesi günleri. Hala oradayım. Burası dünyanın merkezi dediğimiz gibi. Dünyanın eğer bir merkezi olsaydı, başkenti olsaydı İstanbul olurdu demiş Napolyon. Ticaret olarak da öyle. Eminönü de İstanbul’un kalbi. Tarihi yarımada Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet, kapalı çarşı yukarıda, bütün buralar sıcak paranın döndüğü, sokak hayatının yaşandığı adeta hayat üniversitesi olarak tabir edilen yerler. Benim aslında nacizane olarak bir farkım da buradan kaynaklanıyor. Hem bu hayat üniversitesinin içinde bir şekilde büyümüş biri olarak, bir yandan da tabii akademik yönüm olduğu için onu elimden geldiği kadar harmanlayıp gerçeklik duygumu kaybetmemeye çalışıyorum. İşte genç arkadaşlara da gerçeklik duygunuzu kaybetmeyin diyorum. Böyle sahici yerlerde, sahici ticaretlerin içinde olmak tabi insanı çok özel kılıyor. Burada bir tarih var çünkü. Ama tabi ki hayat değişiyor, teknoloji ilerliyor, dünya değişiyor. Bunu da kaçırmamak gerekiyor. Hem yenilikleri takip ederek hem de eskiyi de koruyarak iyi bir sentez olmayı başarmak gerekiyor.
-İnşallah. Ben özellikle LONCA Business Network medya platformuna bu zamanı ayırdığınız için tekrar teşekkür ediyorum. Gençlerimize verdiğiniz tavsiyeleri inşallah çok yayılmasına ve bu videonun izlenerek gençlere duyurulmasını sağlamaya çalışacağız hepimiz. Size teşekkür ediyorum. Tekrar başka toplantılarda, başka röportajlarda da buluşmak üzere.
Ve 10’u 10 geçe unutmayalım. Dünya Saatçilik Günü 10 Ekim, 10’u 10 geçe kutlanacaktır bundan sonra.
Bunu da tekrar ilan etmiş olalım. Kudüs bizim kızıl elmamız. Kudüs’ü ihmal edemeyiz. Kudüs’le ilgili de bizim bir çalışmamız var. Biz bu toplantımızı, bu röportajımızı bir cümleyle bitireceğiz. www.kudustegorusmekuzere.com ve www.kudustebulusmakuzere.com u kızıl elması Kudüs olanların takip etmesini istiyoruz ve bize Bir dakikalık Filistin’le, Gazze’yle, Orta Doğu’da yaşananlarla ilgili bir dakikalık videolarını göndermelerini rica edeceğiz.
E-Posta: kudustebulusmakuzere@gmail.com Herkes bize bunu yollayabilir. Ve biz bunları yayınlayacağız. Blog yazı, gönderebilirler. Gönderilen videoların altına yorumlar yapabilirler.
Bizim Kızıl Elmamız Kudüs dedik ve “Kudüs’te Buluşmak Üzere” diyerek toplantımızı, röportajımızı bitirmek istiyorum. Bu konuda da birkaç cümle söylerseniz cümleyi “Kudüs’te görüşmek üzere” diye bitirirseniz çok memnun olurum.
Tabii bu konu şimdi birden benim için sürpriz oldu ama Gazze’de yaşanan insanlık dramı ile ilgili tabii sessiz kalmak insanlığa ihanet olur. Bunu ifade etmek gerekiyor. Tabii ilk günden itibaren İstanbul Ticaret Orası olarak da başkanımızın önderliğinde bununla ilgili duruşumuzu belli ettik. Bununla ilgili bir bildirge de yayınlamıştık. Hatta geçen yıl Cumhuriyetimizin 100. yılı etkinliğinde Haliç’te bununla ilgili meclis olarak bir araya gelip orada bildirge okumuştuk. Tabii gerçekten orada yaşananlara akıl, vicdan dayanmıyor. Bir an evvel bu insanlık dramının hem Gazze’de hem de dünyanın her tarafında nerede yaşanıyorsa bitmesini arzu ediyorum. Buna sessiz kalanlar da onlara da söyleyecek bir şey bulamıyorum. Hakikaten de. Bununla ilgili bizim hem tüccarlar olarak hem İstanbul ve Türkiye vatandaşları olarak duruşumuz belli. Kudüs’te görüşmek üzere.
FUAR-ETKİNLİK-TURİZM
Az önceRÖPORTAJ
11 gün önceGENEL
15 Ocak 2025GENEL
15 Ocak 2025SİVİL TOPLUM KURULUŞU
15 Ocak 2025EKONOMİ
15 Ocak 2025FUAR-ETKİNLİK-TURİZM
15 Ocak 2025