Askeri Tarih Uzmanı ve Yazar İslam Özdemir, HİBYA’ya yaptığı açıklamada, Zığındere Vadisi’nin sahip olduğu coğrafi konumun, Alçıtepe’yi işgal etmek isteyen Akdeniz Seferi Kuvvetleri unsurlarına taktik açıdan büyük avantajlar sağlaması nedeniyle, kara muharebelerinin ilk gününden itibaren önemini koruduğunu söyledi.
Genel cephe taarruzlarının ana muharebelerine sahne olan Zığındere’deki direnişi bir türlü kıramayan İngilizlerin, 28 Haziran 1915’ten önce düzenledikleri lokal saldırılarla Sarıtepe Karakolu adını taşıyan direnek noktasını ele geçirdiğini, 28 Haziran 1915’teki ikinci mahdut (sınırlı) hedefli taarruzda ise daha etkin bir topçu desteğini arkalarına alarak, 2 aydan beri ele geçiremedikleri mevzileri, saatler içinde işgal etmeyi başardığına işaret eden Özdemir, Seddülbahir taarruzlarındaki bu taktik değişikliğinin İngilizlere Çanakkale Kara Muharebeleri boyunca elde edebilecekleri en önemli başarıyı armağan ettiğini bildirdi.
Özdemir, Türk savunmasının sağ kanadına bir ok saplanmayı başaran Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin 8. Kolordu birliklerinin böylece mahdut hedefli taarruzlar serisinin ikinci aşamasını da başarıyla tamamladığını, 8. Kolordu’nun 28 Haziran 1915’te Zığındere’de elde ettiği başarının, Türk tarafındaki 5. Ordu ve Güney Grubu Komutanlıklarında büyük şaşkınlığa ve tedirginliğe neden olduğunu dile getirdi.
Güney Grubu Komutanlığı’nın, 5. Ordu Komutanlığı’nın ısrarıyla, kaybedilen siperlerin geri alınması için sağ kanat bölgesinde 5 Temmuz 1915’e kadar 4 karşı taarruz düzenlediğini, makineli tüfeklerle tahkim edilerek kısa sürede savunmaya hazırlanan, arkasına deniz ve kara topçusunun desteğini alarak yıldırıcı bir ateş koridoru haline gelen siperlere karşı yapılan taarruzların ise başarısızlıkla sonuçlandığına işaret eden Özdemir, ”Türk tarafına ağır kayıplar verdirmekten başka bir netice sağlamadı. Liman von Sanders’in bu taarruz ısrarları ve fevri tavırları, yurt savunması için gelecekte pek çok fayda sağlayabilecek binlerce
askerin İngiliz makineli tüfekleri karşısında saniyeler içinde yaşamlarını yitirmesine yol açtı.” dedi.
Çanakkale Kara Savaşları’nın en kanlı muharebe süreci
İslam Özdemir, Zığındere Muharebeleri’nin, Akdeniz Seferi Kuvvetleri’ne, yaptığı taktik değişikliği sayesinde Çanakkale Kara Muharebeleri’nin en önemli başarısını sağlasa da Türk savunmasına 15 bin 485 muharip kaybıyla, kara savaşlarının en kanlı zayiatına mal olduğunu söyledi.
Bu yönüyle Zığındere Muharebeleri’nin hem Seddülbahir cephesi özelinde, hem de Çanakkale Kara Muharebeleri genelinde değerlendirildiğinde, yaşanan en kanlı muharebe süreci olma niteliğini taşıdığını vurgulayan Özdemir, şu bilgileri paylaştı:
”Zığındere Muharebeleri’nde 8. Kolordu’nun toplam zayiatının 3 bin 800 muharip olduğu düşünüldüğünde, Türk tarafının beyhude yere düzenlenen hücumlarda verdiği kayıpların boyutları daha iyi anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Zığındere Muharebeleri, Seddülbahir’deki Türk savunmasının sağ kanadında aylardır süren çarpışmaların en şiddetli seviyesi olma özelliğini de taşımaktadır. Bu yönleriyle Zığındere Muharebeleri, Seddülbahir Muharebeleri özelinde ve Çanakkale Kara Muharebeleri genelinde askeri tarih disiplini açısından incelenmesi gereken, önemli detaylar içeren bir muharebe süreci olma özelliğini taşımaktadır.”
Türkler açısından muharebe süreci
Askeri Tarih Uzmanı İslam Özdemir, Türk askeri tarihi açısından değerlendirildiğinde, Zığındere’deki 8 günlük muharebe sürecinin, topçuluktan, tahkimata, emir komuta sisteminden, kıtaların muharebe düzenine, askerlerin psikolojik durumlarından, lojistik destek unsurlarına kadar tüm detaylarıyla incelenmesi ve gelecek adına dersler çıkarılması gereken bir hadise olduğunu söyledi.
Zığındere Muharebeleri’nin, Çanakkale cephesindeki muharebelerin daha spesifik bir açıdan değerlendirilmesi ve bu cephedeki çarpışmaların artık genel bir bakış açısından ziyade bölgesel muharebeler özelinde incelenmesi hususunda, gelecekte yapılacak araştırmalara örnek olma özelliğini taşıdığını belirten Özdemir, ”Böylelikle Çanakkale Muharebeleri tarihinin gizli kalmış ya da üzerinde çok fazla durulmamış konuları hakkında daha fazla bilgi edinme imkanı sağlanacaktır. Her iki tarafa ait ana ve tali kaynakların bu muharebe sürecine ilişkin zengin bir bilgi kaynağı sunması da bu düşüncemizi haklı çıkarır niteliktedir.” dedi.
İngilizler açısından muharebe süreci
İngilizler açısından bakıldığında ise bu muharebelerin doğru bir taktik değişikliğinin sağladığı lokal bir başarı olduğuna değinen Özdemir, ”İngilizler 28 Haziran 1915’te elde ettikleri sonuçla, cephedeki muharebelerin tümünü değil, Alçıtepe’yi ele geçirmek için yaptıkları saldırı planının sadece bir aşamasını kazandı. Zığındere Muharebeleri’nden sonra, bölgedeki çarpışmaların mevzi muharebeleri karakterinde cereyan ettiği ve İngilizlerin 9 Ocak 1916’ya kadar süren muharebeler boyunca Alçıtepe’ye asla ulaşamadıkları düşünüldüğünde, 28 Haziran 1915’te kazanılan başarının, muharebe sürecinde elde edilen bölgesel bir başarıdan ziyade bir değer taşımadığı düşünülmektedir.” ifadesini kullandı.
Özdemir, Türk askerinin muharebelerin genelindeki dirayetli duruşu sayesinde, bu mağlubiyetin savunma açısından daha ağır neticeler doğurmasını engellediğini dile getirdi.
Buradaki en büyük sorunun Liman von Sanders’in sağ kanat bölgesindeki komutanların görüşlerini dikkate almayarak, 28 Haziran 1915’teki bölgesel mağlubiyeti abartması olduğunu aktaran Özdemir, şöyle devam etti:
”Eldeki kuvvetlerle İngilizler karşısında dirayetli bir savunma oluşturulması yerine, yorgun ve demoralize kıtalarla ele geçirilme şansı olmayan mevzileri geri almak için karşı taarruzlar düzenlenmesinin tercih edilmesi, Türk savunmasının tıpkı mayıs ayının ilk günlerinde Seddülbahir’de yaptığı taarruzlarda olduğu gibi ağır kayıplar vermesine neden olmuştur. 28 Haziran 1915 gecesi düzenlenen ilk karşı taarruzdan 5 Temmuz 1915’teki son taarruza kadar Zığındere siperlerinde yurt savunması yapan Mehmetçiğin madden ve manen karşılaştığı zorlu şartlara rağmen büyük bir fedakarlıkla görevini ifa etmeye çalıştığı görülmektedir. Mehmetçikler, kilometrelerce süren zorlu intikal sürecinin getirdiği uykusuzluk ve yorgunluğa, taarruz hedeflerinden yöneltilen şiddetli ateş sağanağına, muharebe alanını esir alan ceset kokularına ve şehit arkadaşlarının yığınlar halinde muharebe alanını kaplayan bedenlerinin içler acısı görüntülerine rağmen her taarruz emrinde siperlerden fırlayarak canı pahasına verilen emri yerine getirmişlerdir.”
Çanakkale Kara Savaşları’nın küçük bir özeti
İslam Özdemir, birlik komutanlarının muharebe süreci hakkında sundukları raporlar incelendiğinde, yukarıdaki satırların doğruluğunu teyit eden pek çok örneğin varolduğunu bildirdi.
Zığındere’deki muharebelerde, Tuğgeneral Faik Paşa, Albay Refet Bey, Albay Süleyman Bey, Yarbay Cafer Tayyar Bey, Yarbay Sabri Bey, Yarbay Mustafa Şevki Bey, Yarbay Nurettin Bey, Yarbay İsmail Hakkı Bey, Binbaşı Mehmed Nureddin Bey, Tabip Binbaşı Mehmed İsmail Bey, Binbaşı Reşad Bey, Binbaşı Eggert gibi subayların cesaret ve kahramanlıklarıyla ön plana çıktıklarına işaret eden Özdemir, sözlerini şöyle tamamladı:
”Zığındere Muharebeleri, Çanakkale Kara Savaşları’nın küçük bir özeti gibidir. Zığındere’deki çarpışmalarda hava taarruzlarından, topçu bombardımanlarına, dayanılmaz piyade ve makineli tüfek ateşinden, lağım muharebelerine ve süngü taarruzlarına kadar Çanakkale Kara Savaşları sırasında meydana gelen bütün muharebe sürecinin karakteristik özelliklerini barındırmaktadır. Şehitlersırtı, Bombasırtı’ndan sonra Çanakkale cephesinde iki tarafın siperleri arasındaki mesafenin en kısa olduğu yerdir. Böylesi bir muharebe alanında karşılaştığı bütün zorluklara karşı insanüstü bir gayretle göğüs geren Mehmetçik, Çanakkale’deki direniş ruhunun en anlamlı örneklerinden birini ortaya koymaktadır. Bundan dolayı Zığındere’deki mücadele anlayışının Çanakkale ruhunu temsil eden en anlamlı örneklerden biri olduğuna inanılmaktadır.”
Hibya Haber Ajansı
GENEL
7 gün önceGENEL
8 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
9 gün önceEKONOMİ
12 Aralık 2024FUAR-ETKİNLİK-TURİZM
12 Aralık 2024RÖPORTAJ
12 Aralık 2024RÖPORTAJ
12 Aralık 2024