Nefsini kontrol edemeyenlerin, kendilerine ve toplumlarına faydası olmaz.
Her şey emrine verilen insanın,
hataları sonucu meydana gelen bozulmadan şikayet hakkı yoktur.
Son günlerdeki karalama kampanyaları ve algı operasyonları, temel dini konulara kadar uzanmış, yapılan farklı açıklamalar, insanımızın kafasını ciddi şekilde karıştırmış gibi görünüyor. Bu durum daha önce de var olan, önemli bir problemin net bir şekilde gündeme gelmesine sebep olmuştur “Kime itimat edeceğiz?” Bir toplumu en çok tehdit eden şey güvensizliktir. Güven bunalımı, milletlerin ufkunu da karartır.
Topluma ışık olmak durumundaki kanaat önderleri, kurum ve teşkilatlar etrafında estirilen fırtınalar da bu kargaşa ortamını besleyip ümitsizlik pompalamaktadır.
İnsanımız, toplumumuz ve dinimizle ilgili temel bilgiler hususundaki eksikliklerimiz, çözümleme ve doğru karar verme noktasında kendisini daha da çok hissettiriyor. Çünkü niceleri ilmihal seviyesinde bilinmesi farz olan hususlardan dahi habersiz gibidir. “İki günü birbirine müsavi olan zarardadır” ve “İlim talep etmek kadın erkek her Müslümana farzdır” buyuran bir Peygamberin ümmeti olmamıza rağmen, zarurat-ı diniye dediğimiz, iman, İslam, edille-i şer’iye, efâl-i mükellefin gibi konulardan habersiz, mirasyedi bir müslümanlıkla hayatımızı devam ettirmeye çalışırken, belli bir İslâmî bilgiyle halledebileceğimiz konular, büyük bir problem haline dönüşebilmektedir.
Beşikten mezara, hayat boyu eğitimin kurucusu bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu zan veya iddia ediyorsak, hayata, insana ve dinimize dair temel dini bilgilerimizi ikmal etmemiz gerekiyor. Kitap, sohbet ve istişare gibi hususların günlük hayatımızda önemli bir yeri olmalıdır.
Günümüzde tartışılan birçok husus karşısında rasgele edindiğimiz, sıradan bilgilerle tam Müslüman gibi yaşanabilir mi? Zan ve şüpheyi barındırmayan iman, itminan derecesine erişmelidir. Din nasihatle kaimdir diyen bir Peygambere tabi müslümanlar olarak, hayatımızın akışı içinde, Kur’ân-ı Kerim, Hadis-i Şerifler, ehl-i sünnet kitapları, dini sohbetler ve güvenilir kitaplara zaman ve yer ayırmalıyız ki, bazı hususları öğrenebilelim ve ruhumuzun gıdası olabilecek hazlara erişebilelim.
Bir dini hüküm, neye göre, nasıl ortaya konulur, kaynaklar nelerdir, kim netice hükmü verebilir? Bu konuyu netleştirmek için bazı bilgilere işaret etmek gerekir. Edille-i şeriye yani İslam dininin hüküm kaynakları dörttür. Birincisi Kitaptır. Mutlak olarak kitap denilince Kur’ân-ı Kerîm akla gelir. Ancak her konu açıkça Kur’ân-ı Kerîm’de yer almayabilir. Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’in yönlendirmesiyle, ikinci kaynak sünnete müracaat ederiz.
Sünnet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in, sözleri, yaptıkları ve tasvipleri gibi hususları içeren bir derya gibidir. Bunları bilip değerlendirebilmek de metodoloji/ usulü fıkıh, usulü tefsir ve usulü hadis bilgilerine ihtiyaç vardır.
Dini bir hususta bir devirdeki İslam alimlerinin birbiriyle görüşmeksizin aynı kanaati belirtmeleri şeklinde ifade edilebilecek icma-ı ümmet de üçüncü bir hüküm kaynağıdır.
İslamî ilimlerde mahir fakihlerin hakkında hüküm olmayan bir konuyu, hüküm olan hususa benzeterek ortaya koydukları değerlendirmeler de dördüncü kaynak, kıyas-ı fukahadır. Dolayısıyla konuşan kişilerin isminin başında veya altında şu veya bu vasıfların bulunması, kesin hüküm vermeye yetmeyebilir. Bu hususta da, şuurlu Müslümanlar uyanık olmalı, güvenilir temel dinî kaynaklardan, ehliyetli kişilerin açıklamalarına itimat etmelidirler.
Rabbimiz Kitabında kime uyulacağını beyan etmiş, en önemli vasıf olarak da hidayet üzere olmanın yanında söz ve davranış uyumunu ön plana çıkarmıştır. İtimat edeceğimiz kişi, bilgisiyle âmil ve ihlaslı olmak durumundadır. Medyatik veya meşhur olmak için aykırı şeyler söyleyenlere fazla itibar edilmemeli, makbul kaynaklardan bilgi tazelenmesi ve doğrulanması yoluna gidilmelidir.
Dünya hayatının imtihanlığı, müslümanların içine düştüğü çeşitli hususlardaki keşmekeş ortamıyla bir daha ciddi şekilde gündeme gelmiş oluyor. Sırat-ı müstakime erişmek ve o yolda devam edebilmek için, temel İslamî bilgilerimizi tazeleyip, doğruları öğrenme ve teyit etmek için, çaba harcamak gerekiyor. Bilgilerine itimat edebileceğimiz, ilmiyle âmil ve ihlâslı kişileri arayıp bulmamız ve asli kaynaklarla aramızdaki engelleri kaldırmamız gerekiyor.
Rabbimizden ve Resulümüzden gelenler ehli sünnet anlayışıyla sistematize edilmiştir. Her kişi, kendini ilahî ölçülere ne kadar uydurabilirse o kadar makbuldür. Bu noktada, kendini unutup dışa dönük eleştiri üretenlere de itibar edilmez.
GENEL
7 gün önceGENEL
8 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
9 gün önceEKONOMİ
12 Aralık 2024FUAR-ETKİNLİK-TURİZM
12 Aralık 2024RÖPORTAJ
12 Aralık 2024RÖPORTAJ
12 Aralık 2024