KENDİMİZ OLABİLMEK….
Hz. Musa’nın kardeşi peygamberdi.
Hz. Yusuf’un kardeşleri zalimdi.
Hz. İbrahim’in oğlu teslim oldu.
Hz. Nuh’un oğlu inkâr etti.
Hz. Yusuf’un babası peygamberdi.
Hz. İbrahim’in babası müşrik idi.
Firavun ‘un eşi iyiydi.
Lût ‘un eşi kötüydü
Kimin yakını olduğunuzun hiçbir önemi yok.
Hani şu benim dedem veya babam hacıydı, hocaydı, zengindi, paşaydı, şuydu, buydu diyenler hep kendini avutur ya!
Tüm bunlar aczin, acziyetin tezahürü…
Kişi; dünyadaki konumundan ve ahirette karşısına çıkan amelinden sorumlu…
Dürüst olalım, bilgili olalım, cesur olalım.
Ne kadar bilgili olursak olalım, istişare edelim, şura yapalım.
Ahlâk sadece bir bilgi olarak kalırsa, bir işe yaramaz. Bilmek anlamak, anlamak yapmak demek değildir her zaman.
Makam, mevki ile övünmemek gerek. İnsanlara karşı kendini övmemek lazım ki, kibre kapılmasınlar.
Günümüzde siyasetçiler kendilerine PR yapsın diye adamlar kiralıyorlar. Övüyorlar, övünüyorlar, övülmeyi bekliyorlar. Marifet iltifata tabidir derken, övülmeyi anlıyorlar. İrfan olmayınca, maarif olmayınca marifetin ne demek olduğu da anlaşılmıyor tabi.
Karun’a baksın!,
Şeddat’a baksın!
Kim gücü ile övünürse,
Calud’a baksın!
Kim makamıyla övünürse,
Firavuna baksın!
Kim saltanatı ile övünürse,
Nemrud’a baksın!
Kim rütbesiyle övünürse,
Haman’a baksın!
Kim soyuyla övünürse,
Ebu Leheb’e baksın!
Kim ilmiyle övünürse,
Şeytan’a baksın!
Ebu Cehil’e baksın!
Ahlâk sadece mektepte okunarak öğrenilmez. Ahlâk, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlâk da bunun tersidir. Güzel ahlâka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir.
İbadetlerimiz güzel ve temiz bir ahlâkla süslendiği vakit, değeri zirve yapar. Allah’ın bizlerin iyiliği için koyduğu emir ve yasaklarına uymayıp, kul hakkı yesek sonra da günde 100 rekat namaz kılsak, dualar etsek olur mu?
Her bilgili, diplomalı insan, iyi insan değildir. İnsanın içinde vicdan ve bazı ahlâki değerler olmadığı sürece, ne kadar kitap okusa boştur. Belki küçüklükten okutulan kitaplar birşeyleri yerleştirse de “adam olmak için” okunan kitaplar, kişiyi belki bilgili kılar. Ama çoğu zaman insan yapmaz. Kișinin iyi insan olması için güzel ahlâka sahip olması gerekir. Güzel ahlâk demek, kişinin doğru ve dürüst bir insan olması; özünün, sözünün bir olması anlamına gelmektedir. Güzel ahlâk sahibi insanlar her zaman iyiliğin yanında olur ve diğer insanları kandırmaya çalışmaz. Bu kişiler sergilemiş oldukları doğru davranışlarla diğer insanların sevgisini kazanır ve her zaman geniş bir çevreye sahip olur. Yardımseverlik te güzel ahlâk sahibi insanların en önemli özelliklerinden biridir.
Güzel ahlâk, güleryüz, iyi ve güzel şeyleri yaygınlaştırmak ve başkalarına rahatsızlık vermekten kaçınmaktır. Nitekim Peygamber Efendimiz “Kıyamet gününde mümin kulun (amel) terazisinde güzel ahlâktan daha ağır gelecek bir şey yoktur. Allah, söz ve fiilleri çirkin kimselere öfkelenir” buyurmuş ve Müslümanları güzel ahlâklı olmaya davet etmiştir.
İnsanlığın büyük bir çöküş yaşadığı bu zamanda ‘kendi olamamak ve kendi olarak sosyal hayatta yer alamamak’ büyük bir problemdir.
Mevlana’nın dediği gibi ‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol’ sözü bu kimlik bunalımını çözen bir anahtardır. Hep birilerine, başkalarına göre dizayn edilen bir yaşam, maalesef çok yüzlülük getirir. İnsanın kişiliğine, kültürüne, bilgisine değil de dış görünüşüne önem verilen bu devirde, bence asıl olan insanın özü, sözü, ahlakı güzel olmalıdır.
O ne der, bu ne der, diğeri ne der, yasalar ne der, örf ne der, adet ne der, komşu ne der, arkadaş ne der, akraba ne der, annem ne der, babam ne der, kayınvalidem ne der? gibi onlarca demelere maruz kalmamak ve onlarca demelerden zarar görmemek, azar işitmemek için benliğimiz yavaş yavaş elimizden kayıp gider, bedenimizden sıyrılıp çıkar ve yavaş yavaş kendimiz olmanın dışına çıkarız.
Dışarıda nazik, hürmetli ve iyi olan bir adam, evinde kaba, öfkeli ve argo söylemle karşımıza çıkıyorsa,
Dışarıda arkadaş grubundan kopmamak için her türlü atar ve tripi görmezden gelen ergen, evinde annesine ve kardeşlerine saygısızlık yapıyorsa,
İşyeri, Cafe ve AVM’de başka erkeklere birkaç kuruş maaşı için hizmet eden bir kadın, evdeki anne babasına veya eşine bir bardak suyu uzatmayı çok görüyorsa,
Bir idareci, yönetici el âleme melek, kendi vatandaş veya çalışanına despotça davranıyorsa,
Kendi olamayan bir öğrenci sürekli ‘Ayşe gibi ol, o doktor oldu, sen de onun gibi ol!’ şeklinde özentiler içinde Vasıfsızlandırılırsa,
Yetenek ve kabiliyetimizle, ilim ve amelimizle toplumun içinde ‘Ahmet, Mehmet, Mustafa, Ayşe veya Fatma’ olarak yer alamıyorsak bu hastalıklı bir ruh halidir.
Her birimiz kendimizi başkalarının kalıplarına göre şekillendirip durursak ve bir türlü kendi çiçeğimizi açtıracak, meyvemizi verdirecek bir ortama fırsat vermezsek hiçbir zaman kendimiz olamayız.
Bizler doğruluk, Salih amel ve hüsnü niyet çerçevesinde ‘kendimiz olabilirsek’ başka insanların ne düşündüğü, yorumu ve bakış açısı hiçbir mana ifade etmez. İşte bu yüzden diyorum ki “KENDİMİZ OLABİLMEK” çok önemlidir.
Selam ve Dua ile
Hacı ARICI
RÖPORTAJ
1 gün önceSİVİL TOPLUM KURULUŞU
29 gün önceŞİRKET HABERLERİ
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024ŞİRKET HABERLERİ
06 Ekim 2024RÖPORTAJ
06 Ekim 2024