2003 ve 2016 yılları arasında rey kullanma hakkına sahip olan kuşak herhalde müminlerin çektiği ızdırabı bilmeleri mümkün değil. Kendileri belki bahsedeceğimiz sıkıntıları yaşamamış olabilir. Büyüklerinden dinlemiş de olabilirler. Dinleyenler de olabilir mi böylede diyebilirler. Desinler bu sıkıntılar yaşanmıştır.
Nedir bu sıkıntılar; yıllarca Nur risalesini okuyanlar hapislere atılmışlar suç aleti olarak da kitaplar, takkeler, tespihler, misvaklar gösterilmiştir.
Yine keza hizmetlilerin dışında başı örtülü bir bayanın kamuda çalışması yasaklanmış hatta devrin Başbakanı Sn.Mesut YILMAZ tarafından bile gereksiz ve incitici sözler söylenmişti başörtülüler için.
Yine keza beş on kişi bir evde sohbet etmenin bile korkusu hâkimdi. Birisinin bunlar hu çekiyorlar, ayin yapıyorlar ihbarında polis veya jandarma baskın yapar rahatlıkla karakola götürür, karakoldaki hakaretten sonra Mahkemeye verilirdi. Onun için normal bir ziyarette eğer o evde kalabalık olmuşsa arkadaşlar birer ikişer orayı terk ederlerdi.
O günlerde her namaz kılan nurcu yaftasını yerdi.
Benim kuşağımdan evvelkilerin Kur’an öğretme yasakları anlatımlarını çok dinlemişlerdir. Ben de çok küçük yaşta yani yedi–sekiz yaşlarında kuran öğrenmeye çalışan iki üç kişinin jandarma geliyor dendiğinde yanan sobayı ve borularını nasıl çıkarıp sokağa attıklarını hatırlıyorum.
Yıllar geçti ta ki rahmetli Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı olana kadar (1973 yılı) korku devam etti. Ondan sonra biraz gevşese de asker vesayeti kalkmadı yine namaz kılanlar ordudan atılmaya devam etti.
Yıllar yılı kovaladı, mümin Müslümanların duası hiç eksik olmadı düşünceleri doğrultusunda yaşayabilmek için.
Hep muhafazakâr partilere rey verme gayretinde olanlar dualara devam ettiler. Ama heyhat ne yapsalar asker vesayeti altında kaldılar. Kalmak istemeyenleri de sokaklarda tankları yürüterek hükümetleri yıktılar.
Nihayet beklenen günler geldi 2002 ve daha sonrası. Ama eski ıztırabı yaşayanlar yarın ölecekmiş gibi rahatlığı görmek, düşünceleri içinde biraz olsun yaşamak için acele ediyor, hatta seçtiklerini kendi kendilerini tenkit ediyor, gecikiyorlar diye kumpas bile kurma gayretine giriyorlardı. Oysa her şeyin zamanı vardı ve bu seçilenler zamanı yaşamak istiyor hatta yetkililer biz bu yolda kefenimizi giydik demek durumunda kalıyorlardı. Ama bazılarındaki sadece biz biliriz hırsı depreşiyor, kardeşleri ile bu mücadeleye açık ve gizli girmekten vazgeçmiyorlardı. Hırs çok gözleri kör edebiliyordu.
Ceste ceste arzu edilenlerin yerine gelmesini beklemeyenler, sanki bunları biz yapacaktık dercesine bir Müslümana yakışmayan hareketler ve yok etmek, alaşağı etmek, kumpasları kurmak. Bir akıl durgunluğu değil de nedir.
Türkiye’de düşündüğü gibi yaşamak ve düşündüğü gibi konuşmak ne zormuş. Buna alışılmamış. Eğer birisi birini sevmiyorsa sevmediği kişinin ağzında hadis veya ayet meali de çıksa karşı gelebiliyor.
Ne oldu; Başörtülü hanımlar kamuda rahatlıkla çalışabiliyor. Dün başörtülü Milletvekilliğini kazanmış hanımefendinin o zamanın Başbakanı tarafından Meclisten atılması istenirken bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde başörtülü Milletvekilleri var, Meclis Başkan Yardımcısı var, Bakan var. Cuma günleri Cuma namazı vaktinin ayarlanması emri var. Oysa Diyarbakır’da yaz mesaisi uygulanırken (saat 14:00 mesai bittiği için) Cuma namazına çoğu müminler namaza gönderilmiyordu. Yetkili de gidemezsin kasayı kime bırakacaksın diyebiliyordu.
Değerli mümin Müslüman kardeşlerimiz dualarınızı eksik etmeyiniz daha güzel günlerin gelmesi için. İnsanların ruh köküne bağı yaşama zamanı için duası tutulacak insanlarımız vardır, elbet.
Her konuda muhalefet bir muhalefet çıkabilir. Onlar olmazsa doğrusu nasıl bulunur ve takdir edilir. Yılmamalı yola devam etmeli.
Yürümekte olan trenin enerjisini kesmek isteyenlerde bir gün anlayacaklardır. Hatadan dönmekte bir fazilettir. Yanlış yapıldığını itiraf etmekte daha büyük fazilettir.
RÖPORTAJ
9 gün önceGENEL
13 Ocak 2025GENEL
13 Ocak 2025SİVİL TOPLUM KURULUŞU
13 Ocak 2025EKONOMİ
13 Ocak 2025FUAR-ETKİNLİK-TURİZM
13 Ocak 2025RÖPORTAJ
13 Ocak 2025